20 Aralık 2018 Perşembe

LAZURİ-TURKULİ LEKSİK̆ONİ : LAZCA-TÜRKÇE SÖZLÜK (M)



LAZURİ-TURKULİ LEKSİK̆ONİ (M)
LAZCA-TÜRKÇE SÖZLÜK

m
ma: ben
maambare: haberci
maana: bahane
maange: mutfak eşyacısı, züccaciyeci
maanşani: altıncı
maartani: birinci
mabağe: bağcı
mabaxe: (mbaxura) dövücü, döven, boksör
mabir(al)e: türkücü, şarkıcı
macginale: (mcginura) kazanan, başaran, kazanıcı, galip
mocgire: akraba
macğat̆e: (mcğat̆ura) işıldayan, göz hoş gelmeyen ışıldayıcı
macoxine: çağırıcı, tellal, mübaşir
maçxome: balıkçı
maçkinere: uzman
maçkinoba: bilgecilik, bilgelik
maçodinale: (mçodinura) sonuncu, sonlandırıcı, sonlandıran, bitirici
maçxa: pınar suyuna yapılan tahta oluk
maçxorani: dokuzuncu
maç̆ame: ilaçcı, eczacı
maç̆ope: (mç̆opura) avcı, yakalayıcı
madulye: işçi
maeç̆opale: alıcı
magamaçkvale: yayıncı
magamamale: imalatçı, üretimci
magektale: (mgektura) devrimci
magenomskide: artıkçı
mageʒadapale: (mgʒadura) denetmen
mageʒade: (mgʒadura) denetçi
magnolia: şimşir ağacı
magoxtime: dolaşıcı, gezici
magolokte: (mgoktura) çevrimci, tercüman
magoşobğe: (mgoşobğura) dağıtımcı
magoşobğopale: dağıtman, dağıtan
magoşogore: araştırmacı
magurape: öğretici, eğitimci
mageare: aşçı, yemekçi
magzak̆ine: demiryolcusu
magzale: yolcu
mağali: zirve, yüksek
mağaloba: yükseklik
mağara: mağara, in
mağvine: şarapçı
maqaqi: su kurbağası
maqare: gelin alayı
maqoropale: aşık
maizmoce: hayalci, hayalperest
maxande: (mxandura) çalışkan
maxant̆e: ressam
maxe: kepeng
maxesap̆e: hesapçı, muhasebeci, hesaplayıcı
maxtime: gidici, seyyah
maxutani: beşinci
maxut̆ale: yaycı
maxut̆ine: (mxut̆inace) horlayıcı, horlayan
maxva: köz
maxvaşi t̆aroni: köz gibi hava, köz gibi parlayan veya sıcak hava
maxvale: öksüren, sürekli öksürüp duran
maxvat̆epale: kemirgen
majura k̆elendo: diğer tarafdan
majurani: öteki, ikinci, diğeri
majuranik̆ele: öbür tarafa, öteki tarafa
majuranişi: ötekinin, diğerinin
makart̆ale: kağıtçı, mektupçu, postacı
maktirale: (mkitura) değiştirici, takascı, trampacı
makudale: kalpakçı, başlıkçı
mak̆asi: makas
mak̆ature: katılımcı, aza
mak̆erk̆ele: simitçi
mak̆ide: kurucu
mak̆idu: taciz etmek, takılmak, tecavüz etmek
mak̆vande: dilenci
mak̆vate: kesici
mak̆vint̆ele: sarıcı, metal sektüründe sarı işiyle uğraşan
malağure: sarıasma kuşu
malave: yerinde durmayan çitten çeperden atlayan etrafa ziyan veren
malave puci: çitten çeperden atlayıp duran ziyanlı inek
malebe: sazan
malerse: şair
mali: mal
maloske: yalamacı, yalaka
malte: arkadaş
mamçvale: bekçi, bekleyici, bekleyen
mamç̆arapale: yazar
mamç̆are: yazar, yazıcı
mamgurapale: öğretmen, muallim
mamgure: talebe, öğrenci
mamjvale: sütotu, sütleğen
mamjvare: yeşilci, yeşilaycı, çevre dostu
mamordale: yetiştirici, büyütücü
mamt̆ine: kaçakcı
mamuli: horoz
mamuliʒ̆i: erkek atmaca
mamuni: ebe
mamzuğe: denizci
mance: sahip
manceneri: sahipli
mancoba: sahiplik, aidiyet
mandaboli: patiska
mandvala: lokma
manebra: arkadaş
manenaçkinere: dilbilimci
mangali: orak
mangari: kuvvetli
maguri: tasma
mani: acele, çabuk
mani mani: çabuk çabuk, acele acele
manişa: hızlı, çabucak
manişoba: çabukluk, hız, sürat
mankana: araba
mankra: iri yarı kaba görünüşlü hantalca insan veya eşya
manodgite: direnişçi
manʒ̆ipure: sincap
manz̆ageri: komşu
madude: veri toplayıcısı, kaynakçı
magnape: duyurucu, ilancı
maktepale: (mgoktura) çevirmen, çevirici
mak̆onokte: caydırıcı
mak̆onoktepale: caydıran
mak̆orte: (mk̆ortura) bölücü, ayırıcı
maok̆rebule: merkezci, merkeziyetçi
mak̆vatapale: kesen
manç̆qole: yaralayıcı
maoşeani: yüzüncü
moşvace: dinlendirici
maovrani: sekizinci
movare: inkarcı
mazime: ölçümcü
moʒ̆k̆edale: seyirci, bakıcı
mapa: kral
mapxa: yaz güneşi
mapiʒare: keresteci, tahtacı, ağaççı
mapoba: krallık
mapxa: yaz, sıcaklık zamanı
mapşalia: bülbül
maputxe: pilot, uçucu
mara: fakat, ama, lakin
maraşina: ağustos
març̆a: ardısıra üst üste dizmek, ardısıra dizilmiş odun birikintisi
mardi: teşekkkür
margali: margal (lazların ikiz boyu) margaluri: margalca
margaloba: margallık
samargalo: margalya, margalistan, margal diyarı
markvali: yumurta
markvaliş xeç̆ep̆a: yumurta kabuğu
mark̆ine: güreşçi
marotxani: dördüncü
marotxoni: 4 kg’lık bir ölçü
martini: mart̆ini
mart̆i: mart, martı
marz̆gvani: sağ
marz̆gvanoba: sağcılık
masari: (p̆alozi) kazık
masendik̆e: sendikacı
masiminale: dinleyici
mastarapuna: fiiller sözlüğü
mastari: fiil
mastere: oyuncu
mastvine: ıslıkçı, hakem
masumani: üçüncü, öbürü
maşilyani: bininci
maşkurinace: korkak
maşkvidale: (mşkvidura) boğucu, boğan
maşkvitani: yedinci
maşvele: yardımcı
matuta: margalca bayan ismi
mat̆k̆ap̆azi: dolandırıcı, üçkağıtçı, sahtekar
mavitani: onuncu
mayasili: basur
mayeç̆ope: alıcı, müşteri
mazuğe: denizci, tayfa
maz̆irale: şahit
maʒxene: atçı, seyis
maʒxovare: hayvancı
maʒ̆k̆indi: yüzük
maʒ̆opx(anal)e: (mʒ̆opxura) derleyici, derleyen
mbuli: kiraz
mbuloba: haziran
mbulona: kirazlık
mcixi: avuç
mcveşi: eski
mcveşora: eski zaman, eski vakit
mçxopa: sıcak
mçxu: kalın
mçumu: bekçi
mçxuri: koyun
mçxutoloni: kalın gözlü, iri gözlü
mçxvapa: sıcak, hararet
mçiki: kestane kargası
mçire: geniş
mç̆aci: sinek
mç̆aru: yazıcı
mç̆ima: yağmur
mç̆imoni: yağmurlu
mç̆ipaşa: özentili, ufakça
mç̆ipaşaşi: inceden, inceden inceye, teferruatlıca
mç̆ipe: ince
mç̆ipetoloni: ince gözlü, küçük gözlü
mç̆ita: kırmızı
mç̆ita k̆ant̆o: kırmızı pul
mç̆itamuruʒxi: kızılyıldız
mç̆itoni: kırmızılı
mç̆itoba: kırmızılık
mç̆k̆adu: marangoz, usta
mç̆k̆eri: başlanmış, başlatılmış, eğitilmiş, terbiye edilmiş
mç̆k̆eşi: çoban
mç̆k̆idi: mısır ekmeği
mç̆k̆irula: kesici
mç̆k̆omu: yeyici, yiyen
mç̆oxa: ekşi
mç̆u: bağırsak
mç̆umçxu: kalın bağırsak
mdade: rehber, nedime
mdğura: biraz önce, demin
mdğura: az önce, biraz önce, demin
mdğuraneri: az önceki, biraz önceki, deminki
mebaz̆geri: dayanmış, dayatılmış
mebğeri: dökük, dökülmüş, önüne atılmış
mebğu: dökmek
mebusi: milletvekili
meçameri: verilmiş
meçamu: vermek

meçanu: karşılıklı tutturmak, yapıştırma vb şekilde tutturmak
meçkinu: kendine ayırmak, kendine veya başkasına tahsis etmek, bilmek, yer seçmek
meçkineri: ayırılmış, tahsis edilmiş
meçodu: bitmek
meç̆abu: yapışmak, dalında yeyişmek, dalında mevcut olmak (fındık vb)
meç̆aberi: yapışmış, dalında yetişmiş, dalında mevcut olmuş (fındık vb)
meç̆ireri: zorlu, zorca, zor, zahmetli, sıkıntı
meç̆iroba: mecburiyet, zor(unlu)luk, sıkıntı
meç̆irderi: sıkılmış halde
meç̆irdu: sıkılmak
meç̆iru: sıkıntı çekmek, zorlanmak, zahmet görmek
meç̆işu: arkasından koşmak, ardından kovalamak, arkasından yetişmek
meç̆k̆aderi: çakılı, çakılmış (çekiç vb)
meç̆k̆adu: çakmak (çekiç vb)
meç̆k̆ireri: kesilmiş
meç̆k̆iru: kesmek
meç̆k̆iruşi: kesimlik
meç̆k̆odu: kopmak, yok olmak
(gelaç̆k̆odu: yukarıdan aşağıya kopmak, kırılmak, kopmak (dal vb), aşırı derecede inat etmek
qa kogelaç̆k̆odu/dal koptu/dal kırıldı
gelaç̆k̆odu do noğaşa va idu/inat etti ve çarşıya gitmedi)
(keşaç̆k̆odu: aşağıdan yukarıya kopmak, çekip veya sıkı halde koparmak, çekip veya sıkı halde kopmak
ğanç̆k̆a keşoç̆k̆vidi/keneyi kopar)
(yeç̆k̆odu: kopmak, hiç kalmadan kopuvermek, yok olmak, soyu tükenmek, ulaşılamamak
anʒ̆i mʒxuli yeç̆k̆odu/bu sene armut olmadı)
(elaç̆k̆odu: yandan çatlamak, yandan kopmak
modvalu elamiç̆k̆odu/ayakkabım koptu)
(goç̆k̆ondu: unutmak
mot gogoç̆k̆ondu/neden unuttun)
(golaç̆k̆odu: sıralı kopuvermek, dizili kopuvermek, uzunca bir nesnenin kopması, kopmak, patlamak, kopuvermek
duvari kogolaç̆k̆oderen/duvar patlamış/duvar kopmuş)
(goşaç̆k̆odu: kapalı bir yerden kopmak, aradan kopmak, aradan kopuvermek, aradan patlamak
porçaşi lastik̆i goşuç̆k̆oderen/elbisesinin lastiği patlamış/elbisesinin lastiği kopmuş)
(goʒ̆aç̆k̆odu: ön taraftan kopmak veya çekmek, çekme işleminden sonra kopuvermek
tok̆i goʒ̆aç̆k̆odu/ip koptu)
(meç̆k̆odu: kopmak, arasına kopmak, çekme işleminden sonra kopuvermek
mo ʒ̆inʒ̆up, tok̆i komeç̆k̆odun/asılma, ip kopar)
meç̆k̆vidala: yok olan, yok olma, çok bulunur durumda olma, çok bulunur olan
meç̆k̆vidu: kopmak, koparmak, kurtulmak (beladan vb)
medi: umut, beklenti, istek
medik̆uri: tıp
megabre: arkadaş
megabroba: arkadaşlık
megargu: yaramak, faideli olmak
megere: meğer(sem)
meqoneri: götürülmüş (canlı biri götürülmüş)
meqonu: götürmek (canlı birini götürmek), ardına gitmek, ardına götürmek
meqopu: gücü kuvveti yerinde olmak, işlevini yerine getirmek
kıçın tutmuyor (gücün kuvvetin yerinde değil de) da ne diye debelenip duruyorsun (kendini paralıyorsun)/mundi va megoqups do mʒudişi mot ikaçe
meqvaperi: mayalanmış yoğurt, maya katılmış, mayalanmaya bırakılmış
meqvapu: yoğurt yapmak, yoğurt mayalamak, yoğurt
mexçanu: beyazlamak, beyazlaşmak
mexoleri: yaklaşarak, yaklaşma haliyle
mexolu: yanına yaklaşmak
mexolapu: yanına yaklaştırmak
mexsus: mahsus
mextimu: gitmek
mexvat̆u: kemirmek
mexvat̆eri: kemirerek, kemirilmiş
mejaç̆k̆videri: kopuk, kopmuş, kaymış, heyelanlı
mejaç̆k̆vidu: kopmak, kaymak, heyelan
mejaxveri: kaykık, kopuk (toprak vb)
mejaxvu: yüksek yerden aşağıya doğru yuvarmak, yüksek yerden aşağıya doğru atmak (odun vb)
mejixu: yüksek yerden kopmak (toprak vb), yüksek yerden düşmek
mejilu: aşmak, üzerinden aşmak, üzerinden geçmek
mejodvu: üzerine katmak, ilave etmek
mejolapu: aşırtmak, üzerinden aşırtmak, üzerinden geçirtmek
mejoxu: üzerinden kaymak, üzerinden dökmek
mejot̆k̆oçu: yukarıya atmak, yukarıya savurmak
mekosu: süpürmek, temizlemek
mektebi: okul
mek̆axtimu: geçmek (karşıya geçmek, karşı tarafa geçmek)
mek̆alaperi: iyileşmiş, atlatmış (hastalığı atlatmış)
mek̆alapu: iyileşmek, hastalığı atlatmak
mek̆arberi: yok edilmiş, soyu tüketilmiş, ortadan kaldırılmış
mek̆arbinu: yok etmek, ortadan kaldırmak, soyunu tüketmek
mek̆ardu: (nik̆ardu) tenezzül etmek, kendine yeterli görmek, kendine layık görmek
mek̆aru: iyileşmek
mek̆idu: asmak, takılmak, takmak, (elbise, para vb)
mek̆iru: sarmak, bağlamak
mek̆limu: bulaşmak (hastalık vb)
mek̆vandu: dilenmek, istemek
mek̆vateri: kesik, kopuk, kesilmiş
mek̆vatu: kesmek
mele: karşı
meleni: karşıdaki
meleni p̆ici: karşı sahil, karşı yön
meli: tilki
melu: düşmek
memskvane: yakışan, kendine yakışır, kendine yakışan, kendine uygun
memskvanu: yakışmak, güzelleşmek
memskvaneri: güzelcene, yakışarak, usulüne uygun
memʒxva: ek
memʒxvala: eklem
memʒxveri: ekli, ilaveli
memʒxvu: ilave etmek, eklemek, yama yapmak
mencğoneri: gönderilmiş
mencğonu: göndermek
menceli: derman, güç, takat
menceloba: kuvvetlilik, güçlülük
menceluri: kuvvetlice, güçlüce
menceloni: güçlü, kuvvetli, dermanlı
mençxvareri: ağzı burnu dağılmış, ağzı burnu kırılmış
mençxvaru: (ağzını burununu) kırmak, dağıtmak
mendaxtimu: gitmek
mendaʒ̆k̆omila: gözetme
mendaʒ̆k̆omileri: gözeterek, bakarak, bakılmış
mendaʒ̆k̆omileri mendaʒ̆k̆omileri: baka baka, bakına bakına
mendi: ileri
mendili: mendil
mendoçkvinu: göndermek, canlı bir varlığı göndermek
mendra: uzak
mendrane: uzakta olan, uzaktaki, yabancı
mendraneri: uzaktaki, uzaklaşmış
mendrani: uzaktaki, uzak olan
mendranoba: uzaklık
mendraşen: uzaktan
mendvalu: telkin etmek, gönül almak
mendrik̆eri: bükük, eğik
mendrik̆u: bükmek, bükülmek, eğmek
mengaperi: benzer, aynı
mengapa: benzerli
mengap(in)u: benze(t)mek
menoçxe: bulaşık
ment̆ruʒeri: kopmuş (toprak), heyelanmış
ment̆ruʒu: toprak kayması
menʒaxeri: yapıştırılmış, yapışmış
menʒaxu: yapıştırmak, yapışmak
menʒ̆u: tutuşturmak, tutuşmak, alev almak
merami: dert, meram
merçeri: serili, serilmiş
merçona: sergi
merçu: sermek
mergea: zerzevat, katık
mesxi: ahıskalı
mesxuri: ahıskalı
meskireri: sönük, sünmüş
meskiru: sönmek, söndürmek
mestiku: parçalamak
mestveri: kopuk
mestvinu: ıslık çalmak
mestvu: kopmak
meşaxtimu: içeriye doğru girmek
meşakaçu: sıkışmak, sıkılmak, araya sıkışmak
meşobğu: içeriye doğru doldurmak, içeriye doğru atmak, insanı dolduruşa getirmek
meşobğeri: içeriye doğru doldurulmuş, içeriye doğru atılmış, dolduruşa getirilmiş insan
meşoxunu: içeriye doğru tıkmak, içeriye doğru oturtmak, içeriye doğru sokmak, içeriye doğru var olmak
meşolapu: bir nesnenin içerisine doğru sokma suretiyle gizlemek
meşgale: eğlenti, zaman geçirme eylemi
meşgalu: bir şeyle oylanma usuluyle zaman geçirmek
meşvena: beklenti
meşvenu: ummak, zannetmek, beklentide bulunmak
metxozu: kovmak, ardından gitmek
meti: den başka
metkvale: deyiş, vecize, söylem
met̆aksi: ipek
met̆aksiş skindina: ipek böceği
met̆ak̆sişimunt̆uri: ipek böceği
met̆k̆oçeri: atılmış, bırakılmış, terk edilmiş
met̆k̆oçu: atmak, savurlamak
met̆k̆omilu: atmak, savurlamak
met̆k̆omileri: atık, atılmış, savruk, savrulmuş
met̆k̆vaʒeri: patlamış, çatlamış, patlatılmış, çatlatılmış
met̆k̆vaʒu: patlamak, çatlamak
meyva: meyve
mezari: mezar
mezarluği: mezarlık
mezdu: kapamak, örtmek (kapı kapamak, kapıyı örtmek vb)
mezxep̆i: mezhep
mezmoneri: düşünceli
mez̆abuneri: hastalanmış, hastalığa yakalanmış, hastalığa tutulmuş
meʒade: deneyici
meʒxa: alacak
meʒxank̆eri: gagalanmış
meʒxank̆u: gagalamak
meʒxont̆u: sıçramak, zıplamak
meʒxot̆u: ayıklamak (balık ayıklamak vb)
meʒigale: kancalı iğne
meʒigeri: saplamış, batırılmış
meʒigu: saplamak, batırmak
meʒ̆qvinu: def etmek, başından savmak
meʒ̆qvineri: def edilmiş

meʒ̆ilu: koparmak  
meʒ̆inʒ̆u: asılmak, asılmak suretiyle kendine doğru çekmek (yukarıdan aşağıya doğru)
meʒ̆ip̆olu: cimciklemek, yara/kabuk/sivilce vb şeyleri ellemek/koparma veya tırnaklamak
meʒ̆k̆eri: sökük, sökülmüş
meʒ̆k̆u: sökmek
mgara: ağıt, ağlayış, ağlama
mgarineri: ağlayarak, ağlama haliyle
mgarinace: ağlayıp sızlayan
mgarineri mgarineri: ağlaya ağlağa, ağlaya sızlaya
mgeri: kurt
mgvana: gübre, besin
mgvaneri: etli butlu, şişmanlamış, tombullaşmış, gübreli
mğiri: bulanık
mğireri: bulanmış, bulanık
mğiru: bulanmak
mğorineri: böğürerek, bağırarak (hayvan)
mğorinu: böğürmek, bağırmak (hayvan)
mğu: (ololi) baykuş)
mxigi: hopa'da bir köy, başköy
mxigoba: hopa’da bir köy, başoba köyü
mxişili: kum
mxirace: hırsız
mxuci: omuz
mxuciş meçamu: omuz vermek, yardım etmek, yardımlaşmak
mi: kim
mipe: kimler
mipek: kimler (ergatif)
mipek̆ala: kimlerle
mipes: kimler(d)e) (datif)
mipeşen: kimlerden
mipeşeni: kimler için
mik: kim (ergatif)
mik̆ala: kiminle
mili: (bilya) bilye
milyoni: milyon
mimirinti: mıymıntı
minci: süzme, çökelek
minoba: var olma bilinci, kimlik bilinci, benlik, bilinç
minta: nane
mipeşa: kimlere
mirk̆ani: mart
mis: kim(d)e (datif)
misa: sakin
misia: misyon
mitam: güya
misixurma: hurma (kış hurması)
mişa: kime
mişen: kimden
mişeni: kimin için
mişi: kimin
mitxanepe: kimseler
mitxanepek: kimseler (ergatif)
mitxanepes: kimseler(d)e (datif)
mitxanepeşen: kimselerden
mitxani: kimse, herhangi biri
mitxanik: kimse (ergatif)
mitxanis: herhangi birine, kimseye (datif)
miti: kimse
mitik: kimse (ergatif)
mitis: kimseye, kimsede (datif)
mitiskani: hiç kimse
mitişa: kimseye
mitişen: kimseden
mja: süt
mjaçxa: pazar (pazar günü)
mjari: ekşi
mjoli: dut
mjora: güneş
mjvabu: toprak kurbağası
mjvari: yeşil
mjvaroni: yeşilli
mkiri: un
mkveri: öğütülmüş
mkuri: topuk
mk̆idale: kurucu
mk̆oli: çekirge
mk̆olo: acı (biber vb)
mk̆ule: kısa
mk̆vatura: keskin, bilevli, kesici
mk̆eapu: dişi çakal
moadgile: danışman
moçodu: boşaltma(k), aktarmak
moçxant̆eri: parlak, parlamış
moçxant̆u: parlamak
moçxu: yıkamak, durulamak (bulaşık, sebze meyve vb)
moçiteri: kurtulmuş halde, yarılmış (yarılmış odun)
moçitu: kurtulmak
moçitoba/moçita: kurtuluş
moç̆k̆va: başlangıç
moç̆k̆vidu: çubuk veya değnekle vurmak, tokat atmak, vurmak (tokat atmak, çubukla vurmak)
(moç̆k̆vidu: cisimle vurmak, vurmak, çarpmak, kuvvetlive vurmak, çubukla veya değnekle vurmak
nek̆na mot moç̆k̆vidup?/kapıyı neden çarpıyorsun?)

(geçamu: vurmak
beres mo geçap/çocuğa vurma)
(mojoç̆k̆vidu: vurmak, üzerine vurmak, planlayıp bir hedefe vurmak, cisimle vurmak
bereşi cinikis mojoç̆k̆videren/çocuğun ensesine vurmuş)
(goʒ̆oç̆k̆vidu: vurmak, ön tarafından vurmak, tokat atmak
nunk̆us kogoʒ̆oç̆k̆videren/yüzüne tokat atmış)
(oxoç̆k̆odu: panik halde koşarak bir yere gitmek, panik halde bir yere koşmak, panik halde yarışma işlemi, bir şeyi yapmamak veya birşeyi yapmamak için inat etmek, yırtınıp durmak, debelenip durmak
oxorcak koxoç̆k̆odu do noğaşa va idu/kadın inat etti de çaşrşıya gitmedi
berek koxoç̆k̆odu do mşkeşa va eşaxtu/çocuk inat etti, debelendi ve mşkeye çıkmadı)
(ok̆oç̆k̆odu: birbirinden kopmak, birbirinden çatlamak, birbirinden çatlayıvermek, inat etmek, birbirinden kıskanmak
em puci şeni kok̆oç̆k̆odes do ar xvala eya yeç̆opes/o inek için inat ettiler ve sadece onu satın aldılar)
(doloç̆k̆vidu: vurmak, üzerine bir cisimle vurmak
ʒ̆iʒ̆ilas bigate kodoloç̆k̆vides do ordoşen doqviles/yılanın sırtına (beline) çubukla vurdular ve hemencecik öldürdüler)
(yeç̆k̆vidu: koparmak, kurtulmak, aniden hiddetlenip tepki göstermek
pucik tok̆i yiç̆k̆videren/inek ipini koparmış
berek yiç̆k̆vidu do nana muşis guxtu/çocuk hiddetlenip annesine karşı geldi)
(golaç̆k̆vidu: bir cisimle vurmak, rastgele savurup (uzunca bir cisimle) vurmak, vurmak
pucis xaşarite goloç̆k̆vides/inekle sırıkla vurdular)
(meç̆k̆vidu: kopmak, kopuvermek, bitirmek, defetmek
mundeşakis ğarğalap, dogibağun komeç̆k̆vidi/ne zamana kadar konuşuyorsun, yeter artık (yeter sana) bitir (sus))
modgitu: abanmak
modvalu: ayakkabı
modvu: giymek, giyinmek
mogapa: gelir, kazanç
mogiberi: pişirilmiş, pişmiş
mogibu: pişirmek, haşlamak
moginz̆oni: uzunca
moginz̆u: uzatmak
mogzeri: tutuşturulmuş (odun)
mogzu: yakmak, tutuşturmak (odun vb)
moğaperi: getirttirilmiş
moğapu: getirtmek
moğu: getirmek
moqinu: ifşa etmek, yanlış yapılan bir işi ifşa etmek
moqonu: canlı bir varlığı getirmek
moxrençkeri: sırıtık, dişlek
moxrençku: dişlerini göstererek sessiz şekilde gülmek, sırıtmak
moxtanora: (istigbali) gelecek
moxti: gel
moxtima: geliş (geliş göstergesi)
moxtimapa: geliş
moxtimoba: gelişlik, gelmelik
moxtimu: gelmek
moxva: rastlantı, şans, uygun
moxvaderi: rastlamış, rastgelmiş
moxvadu: rastlamak, rastgelmek
mo ikip: yapma
moilu: üzerini kaplamak, üzerine kaplanmak (bitki vb), üzerini veya üzerine örtmek (battaniye vb), içine girmek (yatakta yorganın içine girmek)
mojadvalu: üzerine koymak, tek omuzuna koymak
mojadvaleri: üzerine koyulmuş, tek omuzuna koyulmuş
mojomskide: artan
mojonome: kaymak
mojok̆idu: sırtına almak, sırtlanmak, üzerine asmak
mojok̆ideri: sırtına almış vaziyette, asılı halde, asılmış
mojna: (raxat̆i) rahat
mojvat̆u: üzerine düşmek, üzerine düşme sebebiyle isabet etmek
mokteri: devrik, devirilmiş, aktarılmış
moktu: devirmek, aktarmak
mok̆ideri: sırtına almiş halde, sırtına almış vaziyette, sırtlanmış
mok̆idu : yüklemek, sırtlamak
mok̆irk̆a: burgu
mok̆itxeri: ziyaret edilmiş, hal hatır sorulmuş
mok̆itxa: ziyaret
mok̆itxale: ziyaret odası, salon
mok̆itxu: ziyaret etmek, hal hatır sormak
mok̆useri: inleyerek
mok̆useri mok̆useri: inleye ineye
mok̆usu: inlemek
moladgu: içine koymak, içine yerleştirmek
moladumu: atmak (ağzından içeri atmak)
moladvu: herhangi bir nesneyi kapalı bir yere atmak veya bırakmak
molakaçu: kıstırmak, araya sıkış(tır)mak, daral germek, sıkılmak
molapu: örtmek, kamufle etmek
molaşinu: tekrardan konuyu gündeme getirmek, tekrardan hatırlatmak, anmak
moloxunale: hapishane
moloxuneri: mahkum, hapsedilmiş
moloxunu: hapsetmek, içeriye kapatmak, içeriye tıkmak, içeride var olmak (oturmak), içeri tıkmak (canlı birini içeri tıkamak)
momaleri: getirilmiş
momalu: getirmek
mompinale: serme yeri, serilen yer
mompineri: yere serilmiş, yere yayılmış, serilmiş
mompinu: sermek, yere yaymak
mondo: belki
monç̆elu: umurunda, umurumda olmak
monç̆els: umurunda
monç̆eri: yeyişmiş, olgunlaşmış (meyva vb)
monç̆inoba: olgunlaşma zamanı, yaz
monç̆inora: yaz mevsimi
monç̆u: olgunlaşmak, yeyişmek (meyva vb)
monç̆va: kuluçka
monç̆valu: tükürmek
mongonu: niyetlenmek, aklına koymak, keyfi gelmek
moni: boncuk
monk̆a: ağır
monoğe: mor
montxeri: çarpılmış
montxu: vurmak, çarpmak, çarpma şekinde vurmak, vurma şeklinde itelemek
mont̆k̆ori: isiri otundan yapılmış yayla yatağı, yün
monz̆inu: art(tır)mak, zamlamak
monz̆ineri: art(tırıl)mış, zamlanmış
mop̆ecura: eşyanın kalınları
mop̆ecu: katılaşmak, kalınlaşmak, katı şekilde
morçi: filiz
morçeri: filizlenmiş, filiz açmış
mordale: gelişkin, yetişkin
mordapu: yetiştir(t)mek, büyüttür(t)mek
mordu: büyümek, büyütmek
moro: elbette
mosa: ağ
mosela: sahur
moselaş yeselu: sahura kalkmak
moseleri: kalkık
moselu: (yoselu) kalkmak, kaldırmak
mosica: içgüvey
moşağu: ayırmak, içerisinden seçmek, içerisinden seçip çıkarmak
moşamu: içinden çıkarmak
moşinapu: andırmak, yad ettirmek
moşinu: anmak, yad etmek, tekrardan hatırlatmak
moşletinu: kurtarmak, kurtulmak
moşoxtu: içeriye doğru girmek (akıl vb), dellenmek
moşvacinale: dinlemme yeri, soluklama yeri, tatil yeri, tatil mevkii
moşvacinoni: dinlentili, dinlendiren
moşvacu: dinlenmek, soluklanmak, nefes almak
mot: neden
mota: torun
motali: yavru hayvan
motitxoni: eşyanın ince türleri
mot ulur: neden gidiyorsun
motveri: örtük
motva: (ç̆eri) çatı
motvu: örtmek
motvaleri: örtülmüş, örtülü
mot̆axu: kırmak
mot̆axeri: kırık, kırılmış
mot̆aleri: isabet etmiş, isabet ettirilmiş
mot̆alu: atmak (bir hedefe doğru atmak), sallamak, isabet ettirmek
(amat̆alu: yukarıya doğru atmak, bir hedefe doğru yukarı istikamette atmak
mʒxulis kva amut̆alu/armuta taş attı/artmut ağacına taş isabet ettirdi)
(gamat̆alu: aşağıya doğru atmak, bir hedefe doğru aşağı istikamette atmak, atmak suretiyle aşağı istikamete göndermek
varangelite gemtumani gamut̆alu/teleferikle (hava hattıyla) aşağıya doğru gönderdi
arguni tumbiş ʒ̆ale gamut̆alerenan/baltayı rampanın altına savurlamışlar)
(got̆alu: bir hedefe sallamak, ardına bırakmak
ekole akole mo gut̆alep, dulya skani mç̆ipaşaşi qvi/orada burada ardına bırakıp durma, işini düzgünce yap)
(gelat̆alu: aşağıya doğru sallamak, ardına (ardından) veya arkasına (arkasından) bırakmak
gemtumani kva gelut̆ales/aşağıya doğru taş salladılar/aşağıya doğru ona doğru taş salladılar)
(geşat̆alu: üst bir yerde herhangi bir şey bırakmamak, üst bir yere veya yıkarıya doğru herhangi bir nesnenin arasına bir şey (şeyler) karıştırmak
çayiş jin mutu mo geşat̆alup/çayın üzerine bir şey katma (karıştırma))
(gejat̆alu: üzerine atmak, üzerine katmak
dişka kogejamit̆alu/üzerime odun düştü/üzerime odun attı)
(dot̆alu: ardına bırakmak
çkimişeniti kodomit̆ali/benim içinde ayır (bırak))
(dolot̆alu: yukarıdan aşağıya doğru yere atmak, ardına bırakmak, dibinde bırakmak, dibinde bir şey bırakmak
k̆irda gemt̆i dolot̆ales/kayayı aşağıya doğru itelediler (attılar))
(ejat̆alu: üzerine atmak, üzerine isabet ettirmek
istoli do kejut̆ali/at ve üzerine isabet ettir)
(keʒ̆at̆alu: arkasına atmak, önüne atmak, ardına bırakmak
gzas mevit̆işi k̆ap̆ulas k̆et̆i k̆eʒ̆amit̆ales/yolda giderken arkama (arkamdan) çubuk salladılar)
(golat̆alu: hedefe doğru yan taraftan sallamak
piʒari kogolamit̆ales/bana tahta attılar/bize tahta attılar)
(goşat̆alu: araya laf sokmak, uzaktan atmak, araya atmak, araya sokuşturmak
osiminu giçkit̆as, mʒudişi nena mo goşamit̆alup/dinlemeyi bil (bilesin) boşu boşuna bana laf sokma
ğormas bezi koguşut̆ales/deliğe bez soktular
tude na norçun çayis daz̆i koguşut̆ales/yerde serili olan çaya diken karıştırdılar
kva kogoşut̆ales/taş attılar/ona taş attılar)
(goʒ̆at̆alu: önüne atmak, önüne karıştırmak, önüne tıkamak
gzas mevit̆işi topi kogoʒ̆amit̆ales/yolda giderken bana top isabet ettirdiler/yolda giderken önüme top attılar)
(meşat̆alu: herhangi bir gizli yere atmak, araya atmak
bere odas komeşut̆ali/çocuğu odaya gizle)
(mojot̆alu: üzerine aşırarak sallamak, üzerine aşırarak atmak
k̆ardi mojamit̆ales/üzerime (üzerimden) kalınca toprak attılar)
(mot̆alu: atmak, isabet ettirmek
pistolite mut̆ales/tüfekle isabet ettirdiler/ona silah attılar/ona ateş açtılar)
mot̆iberi/mot̆ibineri: ısıtılmış, ısınmış, kaynatılmış
mot̆ib(in)u/got̆ibinu: kaynatmak (su vb sıvı), ısıtmak, ısınmak
movaru: inkar etmek
mozari: dişi yavru hayvan (inek)
mozdu: sağmak, çekmek (giysi vb), geri çekmek
mozinu: ölçmek
moʒ̆qvu: barışmak
moʒ̆ipxeri: süslenmiş, donatılmış (ev vb bina)
moʒ̆ipxu: süslemek, donatmak (ev vb bina)
moʒ̆ona: beğeni
moʒ̆onda: beğeni
moʒ̆one: hayran
moʒ̆ondu: beğenmek

moʒ̆onu: Hafife almak
Si mogiʒ̆onuri, belli va ren : Seni hafife aldı mı, belli değil.
mpinale: sergi, kermes
mpineri: serilmiş
mpuleri: kamufle edlmiş, kamufle edilerek, saklanmış
mp̆oli: istanbul
mraleri: üreyerek, türeyerek
mralura: üreyen, türeyen
mseli: sidik
msici: sarmaşık
msicona: sarmaşıklık
msirida: sığırcık kuşu
msirsu: egzema
mskala: merdiven
mskibu: değirmen
mskva: güzel
mskvana: güzellik
mskvanoba: güzellik
mskveri: geyik
msora: uyuz
msursu: eski insan
msva: kanat
mşkiyoneri: aç
mşkiyonoba: açlık
mşke: hopa’da keriçxana ve xendek̆i ile beraber cumhuriyet mahallesini oluşturan bir muhit
mşkerepuna: orman güllüğü
mşkeri: yaban gülü, orman gülü, kumar ağacı
mşkirdoni: kırlangıç
mşkurinace: korkak
mşridona: kırlangıç
mşumura: içici
mşumoba: içicilik, bağımlı içicilik
mtelixolo: herşey, tamamıyla
mteli: hepsi, tamamı, bütün, büsbütün, herşey
mtelmʒudişi: tamamen boşu boşuna, tamamen yalandan yere
mtinale: hakikaten
mtini: gerçek
mtinoba: gerçeklik, realite
mtiri: kayınpeder
mtugi: fare
mtuti: ayı
mtutişperi: ayı rengi
mtutiluqu: ayıotu (bitki)
mtviri: kar
mtvirora: kar vakti
mt̆eri: düşman
mt̆eroba: düşmanlık
mt̆i: bit
mt̆ioni: bitli
mt̆inale: kaçak
mt̆ineri: kaçkın, kaçmış, firari
mt̆k̆a: orman
mt̆k̆a(lepuna): orman
mt̆k̆ak̆oçi: orman adamı, margal mitoloji karakteri
mt̆k̆aşkotume: çulluk, orman tavuğu
mt̆k̆esi: ahşap sepet örmeye yarayan ayırılmış çubuk parçaları (sepete örgü vazifesi gören ve fındık ağacı filiz çubuklarından yapılan sepet örgü materyali)
mt̆k̆o: karış, avuç
mt̆k̆uri: yabani
mt̆ura: az kalsın (hayret sözcüğü)
mt̆ut̆a: köz
mt̆ut̆oni: közlü
mt̆veri: kül
mt̆verişperi: kül rengi
mu: ne
muçkvi: porsuk
muçkvinu: uydurmak veya benzerini yapmak, taklit etmek suretiyle benzerini yapmak, deneme yanılma yoluyla uydurmak.
K̆ila muçkvinerenan do nek̆na kogonʒ̆k̆erenan/Anahtarı uydurup kapıyı açmışlar
muç̆o eşo: sanki, tıpkı (hayret sözcüğü)
muç̆oşi: nasıl
muç̆oşi ikips: nasıl yapıyor
muç̆oşi re: nasılsın
muç̆oşi renan: nasıllar
muç̆oşi ret: nasılsınız
muç̆oşi vore: nasılım
muellimi: öğretmen, muallim
muellimoba: öğretmenlik, muallimlik
mu(e)pete(n): nelerle(n), ne zorluklarla(n)
muğani: marifet, hile
muxuxi: köstebek
muxvalaminapu: isabet ettirtmek
muxvalaminu: isabet ettirmek
muidvi: ayağına giy
mu iqu: ne oldu
mu ikip: ne yapıyorsun
mu ikips: ne yapıyor
muik̆idi: yüklen, sırtına geçir
muişvaci: dinlen, soluklan
muiʒ̆k̆i: üzerinden çıkar, üzerinden çıkar, soyun
muk: kendisi (ergatif)
muk̆o: ne kadar, kaç
muk̆onari: ne kadar
muk̆oti ren: kaç zamandır
mumuleri: kendi kendine söylenerek
munci: lal
munçkvi: kunduz, porsuk
mundes: ne zaman
mundeşa: ne zamana (kadar)
munde şakis: ne zamana kadar
mundeşen doni: ne zamandan beri, ne zamandır
mundi: göt
mundixomula: kuru götlü, aşağılama sözü, küçük çocuklar için bir ihtam
mundik̆ondoni: götü boklu, aşağılama hitap şekli
munt̆uri: meyva kurdu, kurtçuk, böcek
munt̆uriş geçamu: kurtçuğa bürünmek, çürümek
muperi: ne biçim(de), ne gibi
mura coğori: gereksiz yere havlayıp duran ve hiçbir işe yaramayan köpek
murgi: yumak
murgvali: yuvarlak
mu ren: ne var
muri: erkek arı
muruʒxi: yıldız
mus: kendisine (datif)
musafiri: mok̆itxe, misafir
must̆eşari: müsteşar
muşebura: kendi kendine
muşeni: n(e)için
muşenida: sebebi ise
muşt̆uk̆i: pipo
mute: ne ile
mutefekkiri: aydın insan, çağdaş
mutepe: kendileri
mutepek: (ergatif) kendileri
mutu: birşey
muturi: yunus
mutuskani: hiçbirşey
mutxani: nesne, birşey
muzik̆a: müzik
muzma: ne kadar
mzaxali: akraba, dünür, hısım
mzesku: kara kuş, karatavuk
mzguci: küçük direk kazık
mzguda: bitki
mzguderi: bitkili
mzik̆eri: mikik, mikilmiş
mzimale: ölçme işine yarayan, ölçme aleti
mzoğare: tayfa
mzuğa: deniz
mzuğap̆ici: sahil, plaj, deniz kenarı
muʒ̆uʒ̆i: yavru fare
mʒxade: realite, gerçek
mʒxodari: sedir
mʒxuk̆uburi: dereotu
mʒxuli: armut
mʒika: biraz
mʒika çkvaşi: biraz sonra, birazdan
mʒikaş k̆ule: birazdan
mʒkvitura: tavşan
mʒudela: yalancı
mʒudi: yalan
mʒudişi: yalandan yere, boşuna, boşu boşuna
mʒudiş mok̆idu: yalan yere suç atmak, yalan yere suş yüklemek, iftira etmek
mʒudiş otku: yalan söylemek
mʒudiş otkvapu: yalan söylet(tirt)mek

mʒ̆k̆ili: sivri, ince
mʒ̆k̆ili k̆ik̆iloni: svri gagalı
mʒ̆k̆iri: pire
mʒ̆k̆o: karayemiş
mʒ̆k̆upi: karanlık
mʒ̆ola: is, duman, soba borusunun veya dumanının isi
mʒ̆ule: dar
mʒ̆utxe: tuzlu, tuzu fazlaca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder