20 Aralık 2018 Perşembe

TURKULİ-LAZURİ LEKSİK̆ONİ : TÜRKÇE-LAZCA SÖZLÜK (K)


TURKULİ-LAZURİ LEKSİK̆ONİ (K)
TÜRKÇE-LAZCA SÖZLÜK

k
kab: xendo
kaba: (iri yarı kaba saba görünüşlü, kaba saba, medeni olmayan insan) ğocgo
kabadayılık yapmak: okimolu
kabak: (bal kabağı) oqore
kabakulak: (kabakulak hastalığı) qucimbara
kabalaşmak: (kaba saba olmak, kaba saba görünmek) oğocgu
kabız: ink̆ip̆azi
kabız olmak: (kabızlaşmak) onk̆ip̆azu
kabızlık: ink̆ip̆azoba
kabiliyetsiz: cuncuri, xebergi
kabuk: (kabuk veya salkım (fındık vb)) xeç̆ep̆a
kabuk: (ağaç kabuğu) kerki
kabuğuna çekilmek: (kabuğuna çekilmek (kirpi vb)) opurtinu
kaçak: mt̆inale
kaçakcı: mamt̆ine
kaçırılacak: (kaçırılması gereken) omt̆inuşi, omt̆inoni
kaçkın: (kaçmış) mt̆ineri
kaçmak: (kaçırmak) omt̆inu
kaç zamandır: muk̆oti ren
…kadar/(……dek): şakis
…kadar: k̆onari
kadeh: qvanʒ̆i
kadın: oxorca
kafa: kuni, ti
kafe: k̆afe
kafes: k̆afesi
kafkas engereği: (vipera kaznakovi: k̆antxa)
kafkasyalı: k̆avk̆asuri
kağıt: kart̆ali
kağıtçı: (mektupçu, postacı) makart̆ale
kağıtçılık: (mektupçuluk, postacılık) makart̆aloba
kahraman: gurami, guroni
kahverengi: ç̆uburişperi, k̆aveşperi
kalas: (mezarın üst tarafının iki yanına toprağın çökmemesi için konulan mezar kalası) lexti
kalan: (ardına kalan) genomskide
kaldırmak: (yukarıya doğru kaldırmak) eʒ̆azdu
kaldırmak: (ortalığı ayağa kaldırmak, ortalığı velveleye vermek) gemxasinu, omxasinu
kalkan balığı: sirak̆i
kale: cixa
kalem: oç̆aruşi, k̆alemi
kalın: mçxu
kalın: (katı) ğomu
kalın bağırsak: mç̆umçxu
kalın gözlü: (iri gözlü) mçxutoloni, tolimçxu
kalınlaşmak: (büyütmek (insan büyütmek)) omçxvanu
kalın kafalı: (koca kafalı, yüksek mevki memuru veya görevlisi, kodaman) timçxu
kalıp: niğabi
kalk: kiseli
kalkık: moseleri
kalkmak: (kaldırmak) yoselu, moselu
kalmak: (durmak, evde kalma veya durmak vb) dodgitu
kalmak: doskidu
kalmak: (mirasçı kalmak, ardına kalmak) geoskidu
kalmak: (sınıfta kalmak vb) geskidu
kalmak: (ardına kalmak) genomskidu
kamçı: k̆amçi
kamçılamak: ok̆amçu
kamufle edlmiş: (kamufle edilerek, saklanmış) mpuleri
kamufle etmek: molapu, ompulu
kamufle etmek: (üzerine örtmek (toprak vb)) geolapu
kamufleli: (saklı, gizli, örtülü) trageri
kalp: guri
kalpak: kudi, p̆ap̆axi
kan: diʒxiri
kanal: xargi
kanat: msva
kanat çırpmak: opatkalu
kanca: (eteklik veya sütyen kancası) k̆op̆ç̆a
kanca: k̆ok̆ari
kancalı iğne: meʒigale
kandırılmış: goçveri
kandırmak: oğerdinu, moğerdinu, oşletinu
kandırmak: (inek gibi otlatmak, inek haline getirmek, inek gibi kandırmak) gopucu
kandırmak: (sağa sola gönderme usulu ile kandırmak) goçvu
kanemici: diʒxirmaʒ̆uʒ̆onale
kantar: ʒ̆vanci, oʒ̆inuşi, oʒ̆inale, k̆antari
kanlı: diʒxironi
kap: (büyük kap) batmani
kap: (derin kap) kaʒ̆i
kap: (ekmek kabı) kakanʒeli
kapak: k̆ileli, k̆apaği, motragale
kapalı: (kapatılmış) nk̆ileri
kapatmak: genk̆ilu, onk̆ilu
(kapatmak: onk̆ilu
kapıyı kapa/nek̆na menk̆ili)
(geçmek: mek̆ilu
kız o tarafa geçti/k̆ulanik ekole mek̆ilu)
kapamak: (kapı kapamak, örtmek (kapı kapamak, kapıyı örtmek) mezdu
kapamak: (gözleri kapamak) ok̆odvu
(üzerine koymak, üzerine bağlamak (kaymak vb), üzerine örtmek: mojodvu
sütü kaymak bağladı/mjas mojonome komojodu)
(biribirine örtmek, karşılıklı örtmek, gözlerini kapamak: ok̆odvu
gözünü kapadı ve uyukladı (uyudu)/toli ok̆odvu do liru)
(içeri kaptmak, kapalı yere bağlamak, kapalı yere kapatmak: molank̆ilu
ahıra ineği bağlamışlar/bak̆is puci komolonk̆ilerenan)
kapasite: k̆ap̆asit̆e
kapı: nek̆na
kapı: (çit kapısı) t̆ikşari
kapı: (odun kalaslarla açıp kapanan çeper kapısı) k̆vata
kapışıvermek: (kapışmak) oncubalu
kaplan: k̆aplani, qilo
kaplıca: abano, ilica
kar: mtviri
karabatak: k̆uk̆ulina
karaciğer: uçapurpu, çonçxi
karagöz balığı: p̆lat̆ozi
karakuş: (karatavuk) mzesku
karalamak: (rastgele çizmek) oğaru
karanlık: mʒ̆k̆upi
kararmak: (kararmak, hava kararması) omʒ̆k̆upu
karayemiş: mʒ̆k̆o
kardeş: (kız kardeş) da
kardeş: (erkek kardeş, yetişkin erkeklerin birbirine hitap sözü) cuma
kardeş: (evli erkeğin kız kardeşi) oxrasure
kardeş: (kocanın erkek kardeşi) oxraskiri
kardeş: (kocanın kız kardeşi) oxrasule
kardeşçe: cumaluri
kardeşlik: (kardeşlik, erkek kardeşilk) cumaloba
kardeşlik: (kız kardeşlik) daloba
kare: otxari
karga: qvari, qvaoci
karı-koca: çilikimoci
karın: kobra
karınca: dimç̆k̆u
karış: (avuç) mt̆k̆o
karışık: oxokteri
karışım: noxokte
karıştırılmış: (bir şey kataraktan karıştırılmış (çorba vb)) gelak̆vançxeri
karıştırmak: oxoktu
karıştırmak: (sulu yemeğe ekmek vb bir şey katarak karıştırmak, bir şey kataraktan (çorba vb), bulamak)) gelak̆vançxu
karmakarışık: oşirşoleri
karmakarıştırmak: (sistemi bozmak, dağıtmak vb) oşirşolu
karmançorman etmek: (elleyip bozmak, elleyip karıştırmak, karıştırmak, dağıtmak, birbirine geçmek) oşişolu
karşı: mele
karpuz: k̆arp̆uzi
karşıdaki: meleni
karşı durmak: nodgitu
karşılaşmak: ok̆vagu
karşılaşmak: (karşı karşıya gelmek, rastla(ş)mak) onagu
karşılaşmak: (yüz yüze karşılaşmak) oʒ̆alu
karşı sahil: (karşı yön) meleni p̆ici
karşılaşmak: (yüz yüze karşılaşmak) eʒ̆alu
kart: kerʒ̆ela
kartal: zağanozi
kartopu: k̆ork̆ot̆i, mtvirişburti
kar vakti: mtvirora
karyola: k̆avela
kasa: yaşik̆i
kasaba: (küçük şehir) ç̆it̆anoğa
kasık: xari
kasılmak: (işi ağırdan almak, uyku sonrası gerilmek) ondriʒ̆u
kasım: (ay) ʒ̆ilva
kaşık: k̆izi
kaşıklık: ok̆izale
kaşınarak: (kaşınmış, kaşınma haliyle) nçamineri
kaşındırtmak: onçaminapu
kaşınmak: onçaminu
kaşıntı: nçamina
katı: (kalın, yoğun) p̆eci
katık: geari
katılaşmak: (kalınlaşmak, katı şekilde) mop̆ecu, op̆ecu
katır: cori
katıyürekli: gurp̆eci
gonziku: giyili haldeyken gömlek, kazak vb elbiselerin kolunu katlamak/gömlek veya kazağı bel yerinden katlamak
katlamak: (giyili haldeyken eşyanın kolunu katlamak) gondrik̆u
katlamak: (katlamak, elbiseleri katlayıp istif etmek) okitu
katmak: (karışmak, katılmak) ok̆atu
katmak: (üzerine atmak, katmak, üzerine ilave etmek) gejadu
katmak: (üzerine katmak, ilave etmek, üzerine koymak) gedumu
katmak: (üzerine katmak, ilave etmek) ojodvu, mejodvu
kavga etmek: ok̆ok̆edinu, ok̆obu, ok̆vak̆idu
kaval: p̆ilili
kavşak: ok̆ogza
kavun: şink̆a
kavurmak: (kavurmak, kızartmak (balık vb)) ot̆ağanu
kavurmak: (yağda kızdırmak/kızartmak vb) oç̆vinu
kavurmak: (kömürleştirmek, kömür hale gelmiş şekilde yakmak) oxrak̆u
kavurtmak: ot̆ağanapu
kay: stvi
kaya: k̆irda, p̆lak̆i, kva, kvadidi
kaya balığı: ğoç̆k̆o
kayalık: kvaepuna
kaybetmek: (kaybetmek, kaybolmak, kaybetmek, yitirmek) gondinu
kayık: feluk̆a, nişi
kayın: (kayın ağacı, halk dilinde gürgen ağacının ismi) ʒ̆ipuri
kayın: (kocanın kardeşi) oxraskiri
kayınpeder: mtiri
kayıp: gondinapa
kaykık: (kopuk (toprak vb)) mejaxveri
kaymak: (süt kaymağı) mojonome
kaymak: (kopmak) gelastu, ostvu, mestvu
kaymak: (toprak kayması) ment̆ruʒu, ont̆ruʒ̆u
kaymak: (yerde sürünmek, kızakla kaymak) gosrialu
kaynak: odude
kaynana: damtire
kaynanalık: damtiroba
kaynatılmış: (ısıtılmış (su vb)) got̆ibineri, mot̆iberi, mot̆ibineri
kaynatmak: mot̆ib(in)u
kaz: ğorğoci
kaza: k̆eza
kazak: anteri
kazan: ç̆uk̆i, k̆ardala
kazanç: mogapa
kazançsız: umogapa, umogu
kazandırtmak: omogapu
kazanmak: omogu
kazanış: gecgimapa
kazanmak: gecginu
kazık: masari, p̆alozi
kazık: (küçük direk kazık) mzguci
kazılacak: (kazılmaya müsait) oxaçkoni
kazılı: (kazılmış) xaçkeri
kazımak: oxaçku
(içeri doğru kazımak: amaxaçku
toprağı kazı/toprağı içeri doğru kazı/let̆a amoxaçki)
(dışarı doğru kazımak: gamaxaçku
yağmur oluklarını (patikayı) dışarı doğru kazıyıver/ağori kogamixaçki)
(etraflıca kazımak, paralel istikamette kazımak: goxaçku
fidelerin etrafını kazı/nergepes guxaçki)
(aşağıya doğru kazımak, kazımak: gelaxaçku
merdiveni (aşağıya doğru) kazı/merdiveni kazıma suretiyle aşağıya doğru temizle/merdiveni kogelaxaçki)
(bir şeyin altını kazımak, alt tarafını kazımak: geʒ̆axaçku
rampanın altını kazı/tumbiş tude koguʒ̆uxaçki)
(tohum vb şeyleri kazımak, etraflıca kazımak: oxoxaçku
lahana fidelerini kazı/lahana fidelerinin etrafını kazı/luquş nergepes koxuxaçki)
(aşağıya doğru derince kazımak: doloxaçku
kuyu kazıdılar/inç̆e doloxaçkes)
(küçük bir bölgeyi kazımak, darca bir etrafı kazımak, kazızmak: yexaçku, kexaçku
avlunun otlarını birazcık kazı/steğoşi tipepe ar mʒika kexaçki)
(etrafını kazımak, etraflıca kazımak, yandan veya paralel istikamette kazımak: golaxaçku
tarlayı güzelcene etraflıca kazı/ont̆ule mç̆ipaşaşi kogelaxaçki)
(etrafını kazımak, tek sıradan kazımak: goşaxaçku
tarlayı etraflıca kazıdılar/tarlayı tek sıra halinde kazıyıerdiler/ont̆ules kogoşuxaçkes)
(ön tarafını kazımak: goʒ̆axaçku
çok kötü yoruldum, önümü (ön tarafımdaki yeri) sen kazıyıver/dido p̆at̆i domaç̆k̆indu, si kogoʒ̆amixaçki)
(kazımak, kazıma işlemi: mexaçku
boşu boşuna (yalandan yere) kazıma bana/mʒudişi mo mixaçkup)
(tekrardan kazımak, üzerini kazımak: mejaxaçku
tarlayı yeniden kazı/ofut̆e arçkva xolo (tekrar) komojaxaçki)
(arka tarafı kazımak: mok̆axaçku
elmanın arkasını kazı/elmanın etrafını kazı/uşkiris komok̆uxaçki)
kazımak: (etraflarını kazımak, bir yerin parçalarını kazımak) elaxaçku
kazma: bergi
keçi: txa
kedi: k̆at̆u
kefal: cilari
kefal: (küçük kefal) ʒ̆orvili
kek: ç̆apuria
kel: tip̆et̆k̆eleri
kelam: nena
kelebek: parpali
kelebekleşmek: oparpalu
kel insan: (kel insan veya adam) tik̆ep̆a
kelleşmek: (saçsız kalmak, saçı dökülmek) gop̆et̆k̆elu, op̆et̆k̆elu
kelleşmiş: (saçsız kalarak, saçsız kalmış) gop̆et̆k̆eleri
kemençe: ç̆ilili
kemer: got̆k̆apa
kemerlik: (pantolonda kemerlik) oşibale
kemik: qvili
kemirgen: maxvat̆epale, xvat̆oni, xvat̆ura
kemirici: maxvat̆e
kemirilmemiş: uxvat̆u
kemirilmiş: (kemirerek) mexvat̆eri, xvat̆eri
kemirmek: mexvat̆u, oxvat̆u
kemirtmek: oxvat̆apu
kenar: k̆umʒxi
kendi kendine: (kendi kendine, sana göre) skanebura
kendi kendine: muşebura
kendileri: mutepe
kendileri: (ergatif) mutepek
kendine ayırmak: (tahsis etmek) meçkinu, oçkinu
kendini beğenmiş: (gururlu) timoʒ̆onderi
kendir: k̆epri
kendisi: (ergatif) muk
kendisine: (datif) mus
kene: ğanç̆k̆a
kenetlenmiş: (birbirine geçmiş) ç̆aberi
kenevir: k̆ipi
kepçe: k̆op̆a
kepçe kulaklı: quci palaska
kepek: kart̆o, kirʒa
kepeng: maxe
keresteci: (tahtacı, ağaççı) mapiʒare
kerkenez: ank̆e
kermes: mpinale
kerpiç: angura
kertenkele: txalari
kese: (banyo kesesi) k̆irç̆ole
keselemek: ok̆irç̆olu, ok̆riç̆u, oxriç̆u
kesen: maok̆vatapale
keser: laşungi
kesici: mak̆vate, mç̆k̆irula, mk̆vatura
kesik: (kesilmiş, kopuk) k̆vateri, mek̆vateri
kesilecek: (kesilmesi gereken, kesme işine yarayan, kesilecek) ok̆vatuşi
kesilmemiş: (kesmeden) umek̆vatu
kesilmiş: (kesilerek) ç̆k̆ireri, meç̆k̆ireri
kesimlik: meç̆k̆iruşi
keskin: k̆vatura, mk̆vatura
kesmek: mek̆vatu, ok̆vatu
(yukarıya doğru kesmek, kesivermek: amak̆vatu
ekinekte (dışarıda) odun kestiler/nap̆iris dişka kamek̆vates)
(kesivermek: gamak̆vatu
odun kestiler/dişka gamak̆vates)
kesmek: (ot biçmek, ot kesmek, ekmek kesmek vb) meç̆k̆iru, oç̆k̆iru (yoğurdun mayalanması vb yoğurt olma süreci)
kesmek: (makasla veya kesici bir aletle kağıt vb nesneyi kesme suretiyle ince ince parçalara ayırmak) oğvanç̆u
kestane: ç̆uburi
kestane kabuğu: (kestanenin dikenli kabuğu) penʒka
kestanekargası: çxvik̆i, mçiki
ketenkuşu: ğvamç̆it̆a
kıkırdak elması: (boğazdaki kıkırdak elması) qirqint̆i
kılıf: p̆uzuri
kımıldama: oxank̆ana
kımıldamak: (yerinden oynatmak, kıpırda(t)mak) oxonk̆anu
kırdırtmak: ot̆axapu
kırıcı: mat̆axe
kırıcılık: mat̆axoba
kırık: (kırılmış) mot̆axeri, t̆roxeri
kırılacak: (kırma/kırılma ile alakalı, kırılması gereken) ot̆axuşi
kır(ıl)mak: ot̆roxu
kırılmış: (kırık) t̆axeri
kırıntı: (ekmek kırıntısı, kuru gıda kırıntısı vb) punçxa
kırıntılamak: (ince ince parçalara ayırmak (ekmek vb)) opunçxolu, mopunçxolu, gopunçxolu
kırk: jureneçi
kırlangıç: mşridona, mşkirdoni, k̆udelmak̆asi
kırmak: (kırılmak) mot̆axu, get̆axu, ot̆axu
kırmak: (dağıtmak, kırıp dökmek, darmadağan etmek (ağız, burun vb)) onçxvaru
kırmızı: mç̆ita
kırmızılı: mç̆itoni
kırmızılı: (kızarmış) gomç̆it̆aneri
kırmızı pul: mç̆ita k̆ant̆o
kırmızı yanaklı: ğvamç̆ita
kısa: mk̆ule
kısalmak: (küçülmek, kısaltmak) omk̆ulanu
kısaltılmış: omk̆ulaneri
kısal(t)ma işlemi: (küçül(t)me işlemi) omk̆ulanoba
kısık sesli: xonari mestikeri
kısıtlamak: omʒikanu
kısır horoz: k̆varuli, qvareli
kısırlaştırlmamış: (sünnetsiz) uqvaru
kısırlaştırmak: oqvaru
kıskanmak: ok̆isk̆anu, ot̆amaxu
kıstırmak: (araya sıkış(tır)mak, daral germek, sıkılmak) molakaçu
kış: (soğuk mevsim) qinoba
kıvılcım: noʒinʒxale
kıvırcıklaştırılmış: (kıvırcık halde) k̆irk̆oleri
kıvırcıksaçlı: tomak̆irk̆oleri
kıyamet: k̆eameti
kıymet: ğirsi
kıymete binmek: (yok derecede az olmak/bulunmak, ulaşılamamak, ulaşılamayacak hale gelmek vb) oşikearu
kız: (yetişkin kız, genç kız) k̆ulani
kız: (kız çocuğu) bozo, ʒira
kızamık: elemiʒ̆a
kızarmak: (kırmızılaşmak) gomç̆it̆anu, omç̆itanu
kızgın: şumeri
kızılacak: (kızma ile alakalı, içilecek, içme ile alakalı, içilmesi gereken) oşumoni
kızılağaç: txomu
kızılyıldız: mç̆itamuruʒxi
kızıştırılmış: (tava vb cisimde) ç̆k̆vin(ap)eri
kızıştırmak: (yağda kavurmak, sıvı kızıştırmak (yağ vb)) geoç̆k̆vinu
kızıştır(t)mak: (yağda kavur(t)mak, sıvı kızıştırtmak (yağ vb)) geoç̆k̆vinapu
kızlık: bozoba
kibir: dudmoʒ̆onda, kibiri
kibirli: (gururlu) dudmoʒ̆onderi
kibrit: ebzali, kifit̆i
kilit: franguli
kim: mi
kim: (ergatif) mik
kim(d)e: (datif) mis
kimden: mişen
kime: mişa
kimin: mişi
kimin için: mişeni
kiminle: mik̆ala
kimler: mipe
kimler: (ergatif) mipek
kimler(d)e): (datif) mipes
kimlerden: mipeşen
kimlere: mipeşa
kimlerle: mipek̆ala
kimler için: mipeşeni
kimse: miti
kimse: (ergatif) mitik
kimse: (herhangi biri) mitxani
kimse: (ergatif) mitxanik
kimseden: mitişen
kimseler: mitxanepe
kimseler: (ergatif) mitxanepek
kimseler(d)e: (datif) mitxanepes
kimselerden: mitxanepeşen
kimsesiz: umiteli
kimseye: mitişa
kimseye: (kimsede (datif)) mitis
kimseye/kimsede: (herhangi birine, kimseye (datif)) mitxanis
kin: ink̆raxi
kinin şurubu: (kinin, sıtma için kinin şurubu) xina
kir: lebi
kiraz: buli, mbuli
kiraz ayı: (kiraz mevsimini ifade eden zaman birimi) buloba
kireç: k̆iri
kiremit: k̆eremuli
kiremit: (ahşap kiremit) xart̆oma
kiriş: ongure
kirlenmek: (kirletmek) golebu, olebu
kirlenmiş: gopinteri
kirli: leboni, pintoni
kirli: (kirlenmiş, kirletilmiş) goleberi
kirpi: buz̆gi
kirpik: ʒ̆amʒ̆ami
kitap: ʒ̆igni, svara
kitlemek: genk̆ilu, onk̆ilu
kobay: geʒade
koca kafalı: (merek kafalı) tibageni
koca kafalı: (aptal, anlamasız insan) timangana
koç: boçi
koçan: (mısır koçanı) p̆ark̆i
koklamak: oşuru
koku duymak: (koku almak) şuraşi omat̆u
kokulu: şuroni
kol: xe, xanç̆ali
kolay: k̆olayi, cidaxi, perpu
kolaylamak: (kabasını almak, kolaylaştırmak) operpu
kolaylaştırmak: ok̆olaru
kolaylaştırtmak: ok̆olorapu
kolaylık: cidaxoba, perpoba
kolhalı: (kolkha özgü, laz-margal’a özgü, kolkhca) k̆olxuri
kolkhluk: (laz-margal olma şuuru veya bilinci) k̆olxoba
kollamak: oçumu, oçvu
kolon: k̆oloni
komik: oz̆iʒinoni
komşu: manz̆ageri
konak: k̆onaği
konuş: ğarğali
konuşmak: oğarğalu
konuşmak: (yüksek sesle anlamsız saçma sapan konuşmak) obarbalu
konuşmak: (anlaşılmaz şekilde yükse sesle (p̆ar p̆ar) konuşmak (sesteş)) op̆arp̆alu
konuşmak: (anlaşılmayacak şekilde saçma sapan konuşmak, t̆ir t̆ir ses çıkarak abuk subuk konuşmak (sesteş)) ot̆k̆ialu
koparmak : me
ʒ̆ilu
kopmak: mestvu, ostvu
kopmak: (yüksek yerden kopmak (toprak vb), yüksek yerden düşmek) mejixu, mejoxu
kopmak: (koparmak, kurtulmak (beladan vb)) meç̆k̆vidu
kopmak: (kaymak, heyelan) mejaç̆k̆vidu
kopmak: (kayarak kopmak (heyelan vb)) goʒ̆ostu
kopmak: (yerinden çıkmak (kol vb)) goşastu
kopmak: (kopmak, yok olmak) meç̆k̆odu
(yukarıdan aşağıya kopmak, kırılmak, kopmak (dal vb), aşırı derecede inat etmek: gelaç̆k̆odu
dal koptu/dal kırıldı/qa kogelaç̆k̆odu
inat etti ve çarşıya gitmedi/gelaç̆k̆odu do noğaşa va idu)
(aşağıdan yukarıya kopmak, çekip veya sıkı halde koparmak, çekip veya sıkı halde kopmak: keşaç̆k̆odu
keneyi kopar/ğanç̆k̆a keşoç̆k̆vidi)
(kopmak, hiç kalmadan kopuvermek, yok olmak, soyu tükenmek, ulaşılamamak: yeç̆k̆odu
bu sene armut olmadı/anʒ̆i mʒxuli yeç̆k̆odu)
(yandan çatlamak, yandan kopmak: elaç̆k̆odu
ayakkabım koptu/modvalu elamiç̆k̆odu)
(unutmak: goç̆k̆ondu
neden unuttun/mot gogoç̆k̆ondu)
(sıralı kopuvermek, dizili kopuvermek, uzunca bir nesnenin kopması, kopmak, patlamak, kopuvermek: golaç̆k̆odu
duvar patlamış/duvar kopmuş/duvari kogolaç̆k̆oderen)
(kapalı bir yerden kopmak, aradan kopmak, aradan kopuvermek, aradan patlamak: goşaç̆k̆odu
elbisesinin lastiği patlamış/elbisenin lastiği kopmuş/porçaşi last̆ki’i goşuç̆k̆oderen)
(ön taraftan kopmak veya çekmek, işleminden sonra kopuvermek: goʒ̆aç̆k̆odu
ip koptu/tok̆i goʒ̆aç̆k̆odu)
(kopmak, arasına kopmak, çekme işleminden sonra kopuvermek: meç̆k̆odu
asılma, ip kopar/mo ʒ̆inʒ̆up, tok̆i komeç̆k̆odun)
kopmuş: (kopmuş (toprak), heyelanmış, dizlerin üzerine çökmüş) ment̆ruʒeri
kopuk: mestveri
kopuk: (kopmuş, kaymış, heyelanlı) mejaç̆k̆videri
kopuk: (kopmuş) ç̆k̆oderi, gelastveri
kopukluk: mestvoba
korkak: mşkurinace, maşkurinale
korkmak: (korkutmak) oşkurinu
korku: şkurna
korku bilmez: gurami
korkulacak: oşkuroni
korkunç: oşkurinoni
korumak: oçu, oçvu
koşarak: (koşma haliyle) k̆ap̆ineri
koşmak: (koşmak, dalmak (insan boğazına vb)) onk̆ap̆(in)u
(dışarı atlamak, dışarı fırlamak, hızlıca içeri girmek, hızlıca dalmak, hızlıca atlayıvermek (boğaz vb), bir şeyi başkasından almak veya kapmak: gamonk̆ap̆u
evden dışarı fırladı (çıktı/atladı)/oxorişen gamunk̆ap̆u)
(koşmak, koşuvermek, koşuşturmak: gonk̆ap̆u
koşma/mo gonk̆ap̆u)
hızlca aşağıya doğru koşmak, rampa aşağı koşmak: gelonk̆ap̆u
ona yukarı taraftan koştum/ona doğru yukarıdan koştum/emus jindolek̆elen kogovunk̆ap̆i
aşağıya doğru ʒ̆k̆aqenialara koş (aşağıya ʒ̆k̆aqenialara çabucak gitte) bana peynir çıkar (getir)/ʒ̆ale ʒ̆k̆aqeniapeşa gelunk̆ap̆i do ar qvali keşamiği)
(içeri atlamak, içeri hızlıca girmek (oda vb), hızlıca kapmak, çabucak koşmak, hızlı şekilde koşmak, aniden elinden kapmak: amonk̆ap̆u, gamonk̆ap̆u
odaya hızlıca girdi/odas kamunk̆ap̆u
bu çocuklar dünya görmemişler mi, o ne biçim ekmek için koşuverdiler öyle!/am berepek kiyana uz̆iramu renan i, em muç̆oşi kuvali şeni amink̆ap̆es eşo!
çocuklar sabahtan akşama kadar koştular koşuşturdular ve oynamakla (oyuna bir güzel doydular) doydular/berepek ç̆umanişen serişakis amunk̆ap̆es gamunk̆ap̆es do osteruten ar k̆ayi diz̆ğes
allah aşkına ne oldu sana böyle, ekmeğimi neden almaya (kapmaya) çalışıyorsun/mu gağodu esteri kuvali mot gamamink̆ap̆up
(öne doğru atlamak, öne doğru hamle yapmak, öne doğru hızlıca atlamak: geʒ̆unk̆ap̆u
öne doğru bir hamle yap ve hızlıca gel/geʒ̆unk̆ap̆i do k̆ap̆ineri komoxti)
(hızlıca koşmak, aniden üzerine atlamak: gejank̆ap̆u
çabucak (erkenden) geldi ve yemeği kaptı)/ordoşen komoxtu do oç̆k̆omale kogejank̆ap̆u)
(ön taraftan hızlıca dalmak, ön taraftan atlamak, ön tarftan almak, ön taraftan kapmak: goʒ̆onk̆ap̆u
o kadar zor kaçtım ki (ön tarafından ayrıldım ki) bana ne olduğunu ben de bilmiyorum!/ek̆o zori kogoʒ̆avunk̆ap̆i ki man ti va miçkin mu na mağodu!)
(yan veya arka taraftan koşmak, yan taraftan atlamak (koşmak, koşuşmak): mok̆ank̆ap̆u
hızlıca koş/k̆ap̆ineri mok̆unk̆api
beni hızlıca takip et/bana doğru hızlıca koş)/k̆ap̆ineri mok̆amink̆ap̆i)
(yandan veya paralel istikamette koşmak, ardı sıra koşmak veya koşuşmak: golonk̆ap̆u
çocuklar dışarıda (dışarıya) koştular (koşuştular)/berepek gale kogolunk̆apes)
(üzerinden koşmak, üzerinden atlamak: mojonk̆ap̆u
üste sıçradı ver üzerime doğru uçtu (koştu)/yukarı sıçradı ve üzerimden atladı)/jin mejoʒxont̆u do mojamink̆ap̆u)
koşu: k̆ap̆ina
koşumluk hayvan: (at arabası atı) raşi
kovalamak: (koşuşmak, ardından koşmak, ardından yetişmek, kovalamak) oç̆işu, meç̆işu
kovan: bogina
kovmak: (def etmek) noxurapu
kovmak: (takip etmek, ardından gitmek) geotxozu, atxozu, metxozu, otxozu
koymak: dodgu, gedgu, (odgu: birisine aşırı derecede palavra atma)
(arka tarafından basmak, basmak (ayak vb): geʒ̆adgu
ayağıma basma/k̆uçxes mo geʒ̆amidgi)
(araya koymak, içine koymak (soba vb): geşadgu
sobaya tencere koy/peşkos tencere kogeşadgi)
(üzerine koymak, üzerin(d)e durmak: gejadgu
ayağımın üstünde durma/k̆uçxes mo gejamidgi)
(kurmak, koymak: dodgu
saati kurdular/saat̆i dodges)
(durdurmak: dodginu
yola in ve bir araba durdur/gzas kagexti do ar mankana kododginu)
(içeriye veya kapalı mekana koymak, içeriye veya kapalı bir mekana bırakmak, dik vaziyette koymak: dolodgu
çuvalın (içine) soba bezlerini koydu/ç̆uvalis peşkos bezepe kodolodgu)
(koymak: dodvu
yükü yere koy/oğmale tude kododvi)
(üzerin(d)e koymak: ejodvu
sobanın üstüne tencere koymuşlar/peşkoş jin tencere kogejodverenan)
(araya koymak, araya doldurmak: eşadgu
sobaya odun sokmuşlar/peşkos dişka eşadgerenan)
(araya koymak, içine koymak: meşadgu
kilere (taroya) kavanoz koy/taros k̆avanozi komeşadgi)
(yandan koymak, yanına koymak: eladgu
sandalyeyi kenara koy/troni kinaris keladgi)
(altına koymak, altına dur(dur)mak, örtülü bir şeyin altına bırakmak: eʒ̆adgu
mereğin altına sepet koydular/bageniş tude t̆ik̆ina eʒ̆adges)
(yandan koymak, yandan dur(dur)mak: goladgu
sandalyeyi koy/troni kogoladgi)
(araya koymak, araya sokmak, araya geçirmek, durdurmak: goşadvu
iğneye ip sok/iğneye ip geçir/iğneye ip tak/iğeneye benim için ip tak/lemşis nok̆epe goşamidvi
tarlaya sandalye soktu/sandalyeyi tarlaya soktu/ofut̆es troni kogoşadvu)
(önünde durmak, altına koymak, altına ilave etmek: goʒ̆adgu
parçanın altına parça ilave et benim için/parças tude parça goʒ̆amidgi
önümde durma/ʒ̆oxle mo goʒ̆amidgi
ineğin önüne kuru guguli otu koydular fakat beğenmedi/pucis xomula guguliş tipi goʒ̆udges mara va nik̆ardu)
(koymak, ilave etmek, eklemek, yama yapmak: medgu
parçaya yama yap/parças konudgi)
(içine koymak: meşadgu
su testisini xaroya koy/k̆vanʒa xaros meşadgi)
(üzerine koymak, üzerine katmak (para vb) , üzerine ilave etmek: mejodgu, mejodvu
dönemece taş koy/oktis kva komejodvi
kız kardeşime para kattım ve elbise aldı/da çkimis para ejovudvi do dolokunu yeç̆opu)
(kapalı bir yere koymak, kapalı bir yere bırakmak, kapalı bir yere hapsetmek, esir etmek: moladvu (cansız), moloxonu
(onu) hapishaneye attılar)/moloxunales komoloxunues)
(yandan durmak, arkadan koymak, arkadan durmak, arkadan ilave etmek: mok̆adgu, mok̆odgitu
önümde durma az biraz çekil kenara/mo mok̆amidgitu, ar mʒika kelanç̆i)
(biribirine ek yapmak, birbirine yakınlaştırmak, karşılıklı yüzleştirmek: ok̆odgu
kulaklarını birbirine yakınlaştırdılar ve konuşuşuyorlar/quci ok̆odges do ğarğalapan
çay bezinin yanında bir araya getirdiler/çayiş bezişk̆ala ok̆odges)
koymak: (üzerine koymak, tek omuzuna koymak) mojadvalu
koyuca: (koyu renkli) dolomʒ̆k̆upineri
koyulmuş: (üzerine koyulmuş, tek omuzuna koyulmuş) mojadvaleri
koymak: (içine koymak, içine yerleştirmek) moladgu
koymak: (dokunmak, el sürmek, el koymak) xeş gedvu
koyun: mçxuri
koyuncular köyü: (hopa’da bir köy) zaluna
koza: (ipek böceği kozası) kukuda
kök: cinci
kök: (çürümüş ağaç kökü) kapiş cici (keoki)
kömür: noşkeri, aşırı yanık
kömürleşmiş: (yanık) xrak̆eri
kömürrenkli: (yanık) xrak̆a
köpek: coğori
köpek: (dişi köpek) ʒ̆una
köpek: (gereksiz yere havlayıp duran ve hiçbir işe yaramayan köpek) mura coğori
köprü: xinci
köpük: popoci
kör: (gözsüz) utole
kör yılan: k̆veri
köse: (sakalsız) upimpile
köşe: (duvar, evin girişi) ğoci
köstebek: muxuxi, xuxuli
kötü: p̆at̆i
kötülemek: (kötü referans vermek) oşalu
kötüleşmek: (kötü olmak, bozuşmak) op̆at̆u
kötülük: p̆at̆oba
kötü olmak: p̆at̆işi oqopumu
köy: keoyi, oput̆e
köyağası: anzavuri
köylü: oput̆uri
köz: maxva
köz: mt̆ut̆a
köz: maxva
kral: mapa
kucak: (insan kucağı) p̆odia
kucaklaşmak: (birbirine sarılmak) dolokit̆inu
kucaklaştırmak: dolokit̆inapu
kudurmak: eğrindu
kudurmuş: eğrinderi
kuduz: laşari
kuduzlanmak: olaşaru
kuduzlu: (iri yarı köpek, köpek gibi insan) laşaroni
kukla: kukla
kuklaca: kuklauri
kulak: quci
kulaksız: uquconi
kulak vermek: (dikkatini vermek vb) quciş meçamu
kulak vermek: (dinlemek) oqucu
kule: dudira
kuledibi mahallesi: (hopa’da bir mahalle) k̆uledibi
kullandırtmak: oxmarapu
kullanılmamış: uxmare
kullanmak: oxmaru
kullanılmış: xmareri, noxmare
kullanışsız: (eski püskü, kaba saba) xamarunga
kullanmak/araba kullanmak: goqonu, manganaş goqonu
kuluçka: monç̆va
kuluçkalaşmak: (kuluçka olmak) omonç̆vu
kulübe: cargvali, barak̆a
kulübe: (uzaktaki mısır vb tarla kulubesi (yüksek bir yerde)) k̆alivi
kum: mxişili
kuma: nokterisa
kunduz: munçkvi
kurak: qomini
kurakça: qomineri
kuraklaşmak: (kurak olmak) oqominu
kurbağa: (toprak kurbağası) mjvabu
kurbağa: (su kurbağası) maqaqi
kurbanın olayım: (kulun kölen olayım) gogixta
kurbanın olayım: (sana yazılayım) gogaç̆ara
kurcalamak: oxit̆onu
kurmak: (inşa etmek) ok̆idu
kurmak: dodgu
kurnaz: anaç̆i
kursak: qirqint̆oni
kurt: mgeri
kurtarmak: (kurtulmak) moşletinu
kurtçuğa bürünmek: (çürümek) munt̆uriş geçamu
kurtçuk: (böcek) munt̆uri
kuru: xomula
kuruçay: xomulaçai
kusmak: ontxoru
kutsamak: oxvamu
kutsal: (dualı, kutsanmış) xvameri
kutu: baç̆k̆a
kurtulmak: (beladan musibetten kurtulmak, kurtulmak) moçitu
kurtuluş: moçitoba, moçita
kurucu: mak̆ide, mamk̆idale, mk̆idale
kuru götlü: (aşağılama sözü, küçük çocuklar için bir ihtam) mundixomula
kurulmuş: (kurul, kurulmuş (ev vb)) k̆ideri
kurum: (kuruluş) k̆idala
kurumak: oxomu
kurutmak: oxominu
kurutulmuş: (kurumuş) gamaxomineri, oxomineri
kuruttur(t)mak: oxominapu
kuş: k̆vinçi
kuş kapanı: (kuş yakalama kapanı, atmaca avlamasında kullanılan buğdaycı kuşunu veya herhangi bir kuşu yakalamaya yarayan kuş kapanı) ragi
kuşlaşmak: (dermanı gelmek) ok̆vinçu
kuş tuzağı: (bir tür atmaca avlama yapılandırması) ok̆vinçe
kuş yavrusu: variʒa
kuvvet: menceli, ç̆qani
kuvvetlenmek: omencelu, oç̆qanu
kuvvetlice: (güçlüce) menceluri
kuvvetli: (güçlü, dermanlı) menceloni, mangari
kuvvet vermek: (yüklenmek (kuvvet vermek)) nacinu, nocinu
kuyruk: k̆udeli
kuyruklu: k̆udeloni
kuyu: inç̆e, orome, k̆ui
kuzen: eksale
kuzey: jilentuna, oçildre
kuzgun: quri, k̆uri
küçücük: ç̆iç̆it̆a
küçük: ç̆it̆a
küçük: (daha küçük) uk̆laşi
küçülmek: (küçültmek) oç̆it̆anu
küçülmüş: (kuru hale gelerek kötüleşmiş, kabuğuna çekilerek ufalmış veya küçülmüş) xruk̆eri
küflenmek: oburğu
küflenmiş: (küflenerek) burğeri
küfür edilmiş: geok̆itxeri
küfür etmek: geok̆itxu, gek̆itxu
kül: mt̆veri
küllük: omt̆varale
kül rengi: mt̆verişperi
küme: cogi
kümes: okotumale
künye: z̆ia
küp: dergi
küpe: oqucale
kürek: xop̆e
kürek çekmek: xop̆eş osiru
küskünlük: dolomarʒ̆oba
küsmek: dolomarʒ̆u
küsmüş: dolomarʒ̆eri
küt: pok̆va
kütük: cirek̆i

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder