TURKULİ-LAZURİ LEKSİK̆ONİ (T)
TÜRKÇE-LAZCA SÖZLÜK
t
tabak: sağani
taban: (ineğin ayak tabanının sert yeri) kaçaçi
taban: (iki ayaklı ahşap iskemle, ayak tabanı) t̆abu
tabi tabi: (evet evet) ko ko
tablo: noxant̆e
tahrik etmek: bulaşmak (rahatsız etmek) elaçamu
tahsis edilmiş: (ayırılmış) meçkineri
tahsis etmek: (kendine ayırmak, kendine veya başkasına tahsis etmek, bilmek, yer seçmek) meçkinu
taht: (sandalye) orzo
tahta: piʒari
tahta kurusu: k̆orida
takas: (trampa) noktira
takas etmek: (değiştirmek) oktiru
takip etmek: (ardına devam etmek, ardı sıra takip etmek, peşinden devam etmek, ardından takip etmek) gotxozu, geotxozinu
takmak: (asmak, takılmak, takmak, (elbise, para vb)) mek̆idu
talih: bedi
talihsiz: bedigoç̆veri
tamamı: mteli
tamamıyla: mtelixolo
tamamlamak: otamamu
tamir etmek: tamiriş oxvenu, onʒ̆uranu
tane: ʒ̆ali
tanıdık: (konuya vakıf) çkineri
tanımadan: (tanınmadan, tanınmamış) uçinapu
tanımak: oçinu
tanınan: (meşhur, tanınmış) çinoberi
tanınmış: çinaperi
taraf: k̆ele
tarak: oʒxoci
taralı: (taranmış) txozeri
taramak: oʒxonu, otxozu
tarla: (evin uzağındaki tarla) qona
tarla: (evin yakınındaki tarla) ont̆ule
tarla: (arazi) dixa
tartılmış: ʒ̆ineri
tartışma: niza
tartmak: oʒ̆inu
tasarruf etmek: (sıkmak, boğazını sıkmak) ok̆ozdu
tasdik etmek: (onaylamak) ot̆ast̆ik̆u
tasma: maguri
taş: kva
taşımak: (taşımak, sürünmek/sürüklemek (yerde sürünmek veya sürüklenmek)) otiru
taşımak: (götürmek) oğmalu
taşıma yeri: (taşınma işine yarayan) otirale
taşmış: (süt vb sıvını taşmış hali) yeperi
taşınmak: (yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere taşınmak, yeni bir yere yerleşmek) obargu
taşınarak: (taşınmış) tireri
taşıttırmak: otirapu
taşlık: kvaepuna
taşmak: (süt taşması vb) yopu, yepu
tat: nostoni
tatlı: (fazla şekerli) loqa
tava: (tabak) t̆ağani
tavan: (çatı) ç̆eri
tavan arası: (çatı arası) onʒxoni, oʒxone
tavşan: mʒkvitura
tavuk: kotume
tay: paşat̆i
tayfa: mazuğe, mzoğare
tecavüz etmek: (taciz etmek, takılmak) mak̆idu
teferruatlıca: (inceden, inceden inceye) mç̆ipaşaşi
tekbir türlü: (aynı çeşit) ark̆ereli
tekerlek: barbali
tekme: k̆uski
tekrar: (bir sefer daha, bir kez daha vb) arçkvaxolo
tel: caç̆vi
telkin etmek: (gönül almak) mendvalu
tellal: macoxine, mamqure
tembel: bunduri
tembih etmek: oçinadu
temiz: supta, paği
temizlemek: (süpürmek) okosu
temizlemek: opağu
temizlemek: (paspaslamak, döşeme vb tahtaları bezle temizlemek) ogricu, ogrişu
temizlemek: (bir cisimle kazıma suretiyle temizleme, kazılı şekilde temizleme (tabak, çanak vb)) oxak̆aru
temizlemek: (keserek temizlemek (tarla vb), budamak/kesmek (diken vb)) onç̆varu
temizlenmiş: pağeri
temizlik: pağoba
temmuz: (çürüntü, çürük ay) xʒala, çuruğayi
tencere: cuani
tenezzül etmek: (kendine yeterli görmek, kendine layık görmek) mek̆ardu, nik̆ardu
tepe: rak̆ani
tepsi: t̆epuri
ter: upi
tercüman: (çevrimci) mgoktura, magolokte
tereyağı: k̆arak̆i
terk etmek: (bırakmak, azat etmek, özgür kılmak, salıvermek, terk etmek) naşkvinu
terlemek: upiş geçamu
terli: uponi
terli: (terlemiş, terlemiş halde) upi geçameri
terlik: çaştara, gebaz̆ginaşe
ters: elakteri, golakteri, gamakteri
tescil etmek: (tescillemek) otescilu
teselli etmek: (telkin etmek, gönül almak) guriş mendvalu, guriş gondvalu
testere: xerxi
test etmek: oʒadu
testi: (su testisi) kvanʒ̆a
testis: qvaci
teşekkür: teşekkuri
teşekkür etmek: teşekkuriş otku
teşkil etmek: (oluşturmak) oteşkilu
teyze: dadi
tez: (acil) ordo
tıklatmak: (kapı vb) ok̆ank̆u
tıp: medik̆uri
tıpa: ʒ̆upi
tırman: (ağaca çık vb) kexti
tırmık: buʒxi, paʒxi
tırmıklamak: (tırmakla tarla vb şeyleri düzeltmek, tırnaklamak) obuʒxu
tırnak: buʒxa
tırnak kesmek: buʒxaş ok̆vatu
tırnaklanmış: (pençe atılmış, pençelenmiş) goç̆angeri
tırnaklı: buʒxoni
tırpan: ʒali
tilki: meli
tirsi balığı: t̆iriʒ̆a
titizlenmek: geamʒ̆k̆iru, omk̆itu, otitizu
titizlenmiş: (titizlenmiş halde, titizlenmiş şekilde) gotitizeri
titremek: ok̆ank̆alu, oz̆iz̆ginu, otirtinu
titreyerek: k̆ank̆aleri
titreyiş: z̆iz̆gini
tohum: ç̆k̆emi
tok: (doymuş) z̆ğeri
tokaç: p̆ak̆şi
tomurcuk: k̆urump̆i
tomurcuklanmak: ok̆urump̆u
top: (futbol topu) burti
toparlak: (top gibi, yuvarlak) busti
toparlamak: (konuşlanmak, yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere taşınmak, yeni bir yere yerleşmek, yerleşmek, toparlamak (ev eşyası vb)) obargu
toplamak: (biriktirmek, fındık toplamak vb) ok̆orobu
toplamak: dalından koparma suretiyle toplamak (meyva, çay toplamak vb) oʒ̆ilu
(toplamak, bir cisim üzerindeki ürünü koparma şeklinde toplamak: goʒ̆ilu
armut topla/mʒxuli kogoʒ̆ili)
(yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak: gelaʒ̆ilu
paralel istikamette topla/ekineği topla/nap̆iri kogelaʒ̆ili)
(toplamak, üsten/üstünden toplamak, üzerinden ara ara veya seyrek seyrek toplamak: geşaʒ̆ilu
çayı topladılar/çayı üsten üsten topladılar/çayi kogoşaʒ̆iles)
(çukur bir yerde toplamak, derince toplamak, derince koparmak (maydanoz vb), toplamak: doloʒ̆ilu
maydanozu çok derin toplamışlar (koparmışlar)/ç̆iç̆ami dido derini kodoloʒ̆ilerenan)
(içinden toplamak, yer yer toplamak, toplamak: meşaʒ̆ilu
fındığı topladılar/txiri komeʒ̆iles)
(arka taraftan toplamak, yan taraftan toplamak, toplamak: mok̆oʒ̆ilu
arka taraftan topladılar/k̆ap̆ulaşk̆ele komok̆oʒ̆iles)
(karşılıklı toplamak, karşı karşıya toplamak, beraberce veya bir arada toplamak, toplamak: ok̆oʒ̆ilu
tarlanın mısırını (hep beraber) topladılar/ont̆uleşi lazut̆i ok̆oʒ̆iles)
(ardı sıra toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak: golaʒ̆ilu
çocuklar o bayır setin çayını güzelcene topladılar/berepek em gemti setişi çayi mç̆ipaşaşi kogolaʒ̆iles)
toplanılacak: (toplanması gereken) oʒ̆iluşi
toplanmış: (meyva vb) ʒ̆ileri
toplantı: ok̆oxtala
toplu iğne: doloʒigale
topluluk: ok̆obğala
toprak: let̆a
toprak: (arazi) dixa
toprak parçası: (kalınca toprak parçası (toprağı bellemeden sonra ortaya çıkan kalınca toprak parçası) k̆ardi
topuk: mkuri
torun: mota
tosun: (yavru öküz) xocik̆a
tökezlemek: obandalu
tökezleyerek: bandaleri
töngel (meyva): ʒxemunt̆uri
tövbe: (istiğfar) xarsuva
trabzon: trabuzani
tren yolu: trenişgza
tulum: (muzik aleti tulum) guda, gudastviri
turp: bulek̆i
tutmak: okaçu
(aşağıdan yukarıya doğru tutmak, yukarıya doğru yola koyulmak: amakaçu
mşke istikametinde yukarıya doğru yola koyuldu/mşkeşk̆ele emtumani amukaçu)
(yukarıdan aşağıya tutmak, yukarıdan aşağıya doğru yola koyulmak: gamakaçu
mşke istikametinde aşağıya doğru yola koyuldu/mşkeş k̆ele gemtumani gamukaçu)
(yandan tutmak, paralel istikamette tutmak: elakaçu
çocuğu tutmuş/bere kelikaçeren)
(altına tutmak, kucağında tutmak: eʒ̆akaçu
kucağında (ellerinde) çocuğu tutuyor/bere keʒ̆uaçun)
(ortasına tutmak, ortaya sıkışmak, ortaya tutuvermek: goşakaçu
çocuk yatağa sıkıştı/çocuk yatağın ortasında sıkıştı/berek oncires kogoşikaçu)
(kucağında tutmak (çocuk vb), ön tarafında tutmak: goʒ̆akaçu
kadın kucağında çocuk tutmuş halde geliyor/oxorcak bere goʒ̆akaçeri mulun)
(iki elini çapraz şekilde tutmuş halde yapıştırarak tutmak, sıkılmak, daralmak, daral gelmek, kapalı yerde sıkıştırmak, kapalı bir yerde sıkışmak: meşakaçu
çakalı dağda sıkıştırdılar/mk̆yapu germas komeşakaçes
çocuk evde çok fazla sıkıldı/berek oxoris dido komoşikaçu)
(kapalı bir yerde kapatarak tutmak, sıkılmak, daral gelmek: molokaçu
çocuk evde cok sıkıldı/berek oxoris dido komolikaçu)
tutmak: (elinden veya kolundan tutmak) geak̆nu
tutuklamak: oç̆opu
tutuşturmak: (yakmak, ateş veya sigara tutuşturmak vb) nodvinu, odvinu
tutuşturmak: (tutuşmak, alev almak) menʒ̆u
tutuşturmak: (odun vb) mogzu
tutuşturmak: (ateş, odun vb şeyleri yakmak) goşogzu
tutuşturulan: (tutuşturma işine yarayan, gitme işine yarayan) ogzala
tutuşturulmuş: (tutuşturulmuş odun) mogzeri
tutuşturulmuş: (yakılmış) goşogzeri
tuvalet: oz̆gumale, çeçme
tuz: cumu
tuzlamak: oncumoru, oncumonu (balık vb)
tuzlanmış: cumo(ne)ri
tuzlu: (tuzu fazlaca, tuzu fazla olmuş (yemek vb)) mʒ̆utxe
tuzluk: oncumale
tuzsuz: uncumeli
tüccar: mak̆omerʒiale
tüfek: t̆ufeği
tükürük: lenç̆k̆va, ç̆k̆vala
tülbent: (peştemal) goʒ̆ak̆iru
tümsek: tumbi
tümsek: (evin arka tarafındaki bayır tümsek) jimok̆a
türeyen: mralura
türk: turki
türkçe: turkuli
türkiye: turkia
türkü söylemek: (şarkı söylemek) obiru
türkü: birapa
türkücü: mabir(al)e
türleme haliyle: nik̆aleri
türlemek: onik̆alu
tütün: tutuni
tüy: (kanatlı hayvanların tüyü) bundğa
tüy: toma
tüy: (güvercin tüyü) bumbuli
tüylemek: (bolca tüylemek, bolca tüylü olmak) obonz̆olu
tüylenmek: (tüylemek, yolmak) obundğolu
tüylü: tomoni
tüylü: (çok fazla tüylü, uzunca çok fazla tüylü) bonz̆ola
tabak: sağani
taban: (ineğin ayak tabanının sert yeri) kaçaçi
taban: (iki ayaklı ahşap iskemle, ayak tabanı) t̆abu
tabi tabi: (evet evet) ko ko
tablo: noxant̆e
tahrik etmek: bulaşmak (rahatsız etmek) elaçamu
tahsis edilmiş: (ayırılmış) meçkineri
tahsis etmek: (kendine ayırmak, kendine veya başkasına tahsis etmek, bilmek, yer seçmek) meçkinu
taht: (sandalye) orzo
tahta: piʒari
tahta kurusu: k̆orida
takas: (trampa) noktira
takas etmek: (değiştirmek) oktiru
takip etmek: (ardına devam etmek, ardı sıra takip etmek, peşinden devam etmek, ardından takip etmek) gotxozu, geotxozinu
takmak: (asmak, takılmak, takmak, (elbise, para vb)) mek̆idu
talih: bedi
talihsiz: bedigoç̆veri
tamamı: mteli
tamamıyla: mtelixolo
tamamlamak: otamamu
tamir etmek: tamiriş oxvenu, onʒ̆uranu
tane: ʒ̆ali
tanıdık: (konuya vakıf) çkineri
tanımadan: (tanınmadan, tanınmamış) uçinapu
tanımak: oçinu
tanınan: (meşhur, tanınmış) çinoberi
tanınmış: çinaperi
taraf: k̆ele
tarak: oʒxoci
taralı: (taranmış) txozeri
taramak: oʒxonu, otxozu
tarla: (evin uzağındaki tarla) qona
tarla: (evin yakınındaki tarla) ont̆ule
tarla: (arazi) dixa
tartılmış: ʒ̆ineri
tartışma: niza
tartmak: oʒ̆inu
tasarruf etmek: (sıkmak, boğazını sıkmak) ok̆ozdu
tasdik etmek: (onaylamak) ot̆ast̆ik̆u
tasma: maguri
taş: kva
taşımak: (taşımak, sürünmek/sürüklemek (yerde sürünmek veya sürüklenmek)) otiru
taşımak: (götürmek) oğmalu
taşıma yeri: (taşınma işine yarayan) otirale
taşmış: (süt vb sıvını taşmış hali) yeperi
taşınmak: (yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere taşınmak, yeni bir yere yerleşmek) obargu
taşınarak: (taşınmış) tireri
taşıttırmak: otirapu
taşlık: kvaepuna
taşmak: (süt taşması vb) yopu, yepu
tat: nostoni
tatlı: (fazla şekerli) loqa
tava: (tabak) t̆ağani
tavan: (çatı) ç̆eri
tavan arası: (çatı arası) onʒxoni, oʒxone
tavşan: mʒkvitura
tavuk: kotume
tay: paşat̆i
tayfa: mazuğe, mzoğare
tecavüz etmek: (taciz etmek, takılmak) mak̆idu
teferruatlıca: (inceden, inceden inceye) mç̆ipaşaşi
tekbir türlü: (aynı çeşit) ark̆ereli
tekerlek: barbali
tekme: k̆uski
tekrar: (bir sefer daha, bir kez daha vb) arçkvaxolo
tel: caç̆vi
telkin etmek: (gönül almak) mendvalu
tellal: macoxine, mamqure
tembel: bunduri
tembih etmek: oçinadu
temiz: supta, paği
temizlemek: (süpürmek) okosu
temizlemek: opağu
temizlemek: (paspaslamak, döşeme vb tahtaları bezle temizlemek) ogricu, ogrişu
temizlemek: (bir cisimle kazıma suretiyle temizleme, kazılı şekilde temizleme (tabak, çanak vb)) oxak̆aru
temizlemek: (keserek temizlemek (tarla vb), budamak/kesmek (diken vb)) onç̆varu
temizlenmiş: pağeri
temizlik: pağoba
temmuz: (çürüntü, çürük ay) xʒala, çuruğayi
tencere: cuani
tenezzül etmek: (kendine yeterli görmek, kendine layık görmek) mek̆ardu, nik̆ardu
tepe: rak̆ani
tepsi: t̆epuri
ter: upi
tercüman: (çevrimci) mgoktura, magolokte
tereyağı: k̆arak̆i
terk etmek: (bırakmak, azat etmek, özgür kılmak, salıvermek, terk etmek) naşkvinu
terlemek: upiş geçamu
terli: uponi
terli: (terlemiş, terlemiş halde) upi geçameri
terlik: çaştara, gebaz̆ginaşe
ters: elakteri, golakteri, gamakteri
tescil etmek: (tescillemek) otescilu
teselli etmek: (telkin etmek, gönül almak) guriş mendvalu, guriş gondvalu
testere: xerxi
test etmek: oʒadu
testi: (su testisi) kvanʒ̆a
testis: qvaci
teşekkür: teşekkuri
teşekkür etmek: teşekkuriş otku
teşkil etmek: (oluşturmak) oteşkilu
teyze: dadi
tez: (acil) ordo
tıklatmak: (kapı vb) ok̆ank̆u
tıp: medik̆uri
tıpa: ʒ̆upi
tırman: (ağaca çık vb) kexti
tırmık: buʒxi, paʒxi
tırmıklamak: (tırmakla tarla vb şeyleri düzeltmek, tırnaklamak) obuʒxu
tırnak: buʒxa
tırnak kesmek: buʒxaş ok̆vatu
tırnaklanmış: (pençe atılmış, pençelenmiş) goç̆angeri
tırnaklı: buʒxoni
tırpan: ʒali
tilki: meli
tirsi balığı: t̆iriʒ̆a
titizlenmek: geamʒ̆k̆iru, omk̆itu, otitizu
titizlenmiş: (titizlenmiş halde, titizlenmiş şekilde) gotitizeri
titremek: ok̆ank̆alu, oz̆iz̆ginu, otirtinu
titreyerek: k̆ank̆aleri
titreyiş: z̆iz̆gini
tohum: ç̆k̆emi
tok: (doymuş) z̆ğeri
tokaç: p̆ak̆şi
tomurcuk: k̆urump̆i
tomurcuklanmak: ok̆urump̆u
top: (futbol topu) burti
toparlak: (top gibi, yuvarlak) busti
toparlamak: (konuşlanmak, yerli yerine düzeltmek, taşınmak, yeni bir yere taşınmak, yeni bir yere yerleşmek, yerleşmek, toparlamak (ev eşyası vb)) obargu
toplamak: (biriktirmek, fındık toplamak vb) ok̆orobu
toplamak: dalından koparma suretiyle toplamak (meyva, çay toplamak vb) oʒ̆ilu
(toplamak, bir cisim üzerindeki ürünü koparma şeklinde toplamak: goʒ̆ilu
armut topla/mʒxuli kogoʒ̆ili)
(yandan toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak: gelaʒ̆ilu
paralel istikamette topla/ekineği topla/nap̆iri kogelaʒ̆ili)
(toplamak, üsten/üstünden toplamak, üzerinden ara ara veya seyrek seyrek toplamak: geşaʒ̆ilu
çayı topladılar/çayı üsten üsten topladılar/çayi kogoşaʒ̆iles)
(çukur bir yerde toplamak, derince toplamak, derince koparmak (maydanoz vb), toplamak: doloʒ̆ilu
maydanozu çok derin toplamışlar (koparmışlar)/ç̆iç̆ami dido derini kodoloʒ̆ilerenan)
(içinden toplamak, yer yer toplamak, toplamak: meşaʒ̆ilu
fındığı topladılar/txiri komeʒ̆iles)
(arka taraftan toplamak, yan taraftan toplamak, toplamak: mok̆oʒ̆ilu
arka taraftan topladılar/k̆ap̆ulaşk̆ele komok̆oʒ̆iles)
(karşılıklı toplamak, karşı karşıya toplamak, beraberce veya bir arada toplamak, toplamak: ok̆oʒ̆ilu
tarlanın mısırını (hep beraber) topladılar/ont̆uleşi lazut̆i ok̆oʒ̆iles)
(ardı sıra toplamak, paralel istikamette toplamak, toplamak: golaʒ̆ilu
çocuklar o bayır setin çayını güzelcene topladılar/berepek em gemti setişi çayi mç̆ipaşaşi kogolaʒ̆iles)
toplanılacak: (toplanması gereken) oʒ̆iluşi
toplanmış: (meyva vb) ʒ̆ileri
toplantı: ok̆oxtala
toplu iğne: doloʒigale
topluluk: ok̆obğala
toprak: let̆a
toprak: (arazi) dixa
toprak parçası: (kalınca toprak parçası (toprağı bellemeden sonra ortaya çıkan kalınca toprak parçası) k̆ardi
topuk: mkuri
torun: mota
tosun: (yavru öküz) xocik̆a
tökezlemek: obandalu
tökezleyerek: bandaleri
töngel (meyva): ʒxemunt̆uri
tövbe: (istiğfar) xarsuva
trabzon: trabuzani
tren yolu: trenişgza
tulum: (muzik aleti tulum) guda, gudastviri
turp: bulek̆i
tutmak: okaçu
(aşağıdan yukarıya doğru tutmak, yukarıya doğru yola koyulmak: amakaçu
mşke istikametinde yukarıya doğru yola koyuldu/mşkeşk̆ele emtumani amukaçu)
(yukarıdan aşağıya tutmak, yukarıdan aşağıya doğru yola koyulmak: gamakaçu
mşke istikametinde aşağıya doğru yola koyuldu/mşkeş k̆ele gemtumani gamukaçu)
(yandan tutmak, paralel istikamette tutmak: elakaçu
çocuğu tutmuş/bere kelikaçeren)
(altına tutmak, kucağında tutmak: eʒ̆akaçu
kucağında (ellerinde) çocuğu tutuyor/bere keʒ̆uaçun)
(ortasına tutmak, ortaya sıkışmak, ortaya tutuvermek: goşakaçu
çocuk yatağa sıkıştı/çocuk yatağın ortasında sıkıştı/berek oncires kogoşikaçu)
(kucağında tutmak (çocuk vb), ön tarafında tutmak: goʒ̆akaçu
kadın kucağında çocuk tutmuş halde geliyor/oxorcak bere goʒ̆akaçeri mulun)
(iki elini çapraz şekilde tutmuş halde yapıştırarak tutmak, sıkılmak, daralmak, daral gelmek, kapalı yerde sıkıştırmak, kapalı bir yerde sıkışmak: meşakaçu
çakalı dağda sıkıştırdılar/mk̆yapu germas komeşakaçes
çocuk evde çok fazla sıkıldı/berek oxoris dido komoşikaçu)
(kapalı bir yerde kapatarak tutmak, sıkılmak, daral gelmek: molokaçu
çocuk evde cok sıkıldı/berek oxoris dido komolikaçu)
tutmak: (elinden veya kolundan tutmak) geak̆nu
tutuklamak: oç̆opu
tutuşturmak: (yakmak, ateş veya sigara tutuşturmak vb) nodvinu, odvinu
tutuşturmak: (tutuşmak, alev almak) menʒ̆u
tutuşturmak: (odun vb) mogzu
tutuşturmak: (ateş, odun vb şeyleri yakmak) goşogzu
tutuşturulan: (tutuşturma işine yarayan, gitme işine yarayan) ogzala
tutuşturulmuş: (tutuşturulmuş odun) mogzeri
tutuşturulmuş: (yakılmış) goşogzeri
tuvalet: oz̆gumale, çeçme
tuz: cumu
tuzlamak: oncumoru, oncumonu (balık vb)
tuzlanmış: cumo(ne)ri
tuzlu: (tuzu fazlaca, tuzu fazla olmuş (yemek vb)) mʒ̆utxe
tuzluk: oncumale
tuzsuz: uncumeli
tüccar: mak̆omerʒiale
tüfek: t̆ufeği
tükürük: lenç̆k̆va, ç̆k̆vala
tülbent: (peştemal) goʒ̆ak̆iru
tümsek: tumbi
tümsek: (evin arka tarafındaki bayır tümsek) jimok̆a
türeyen: mralura
türk: turki
türkçe: turkuli
türkiye: turkia
türkü söylemek: (şarkı söylemek) obiru
türkü: birapa
türkücü: mabir(al)e
türleme haliyle: nik̆aleri
türlemek: onik̆alu
tütün: tutuni
tüy: (kanatlı hayvanların tüyü) bundğa
tüy: toma
tüy: (güvercin tüyü) bumbuli
tüylemek: (bolca tüylemek, bolca tüylü olmak) obonz̆olu
tüylenmek: (tüylemek, yolmak) obundğolu
tüylü: tomoni
tüylü: (çok fazla tüylü, uzunca çok fazla tüylü) bonz̆ola
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder